SÖZ MECLİSTEN DIŞARI ! KONUMUZ: “EŞEKLİK”

0
3918

 

“girdim ilim meclisine eyledim ilmi talep

ilm ta gerilerde kaldı ille edep ille edep”

Yunus Emre

 

İnsan davranışlarını gruplandıracak olsak, her halde ilk akla gelen olumlu ve olumsuz olmak üzere iki gruba ayrılmasıdır. Bunları da kabaca tanımlayacak olursak: olumlu davranışı; beğenilen ve hoşa giden davranış olarak nitelediğimiz gibi, olumsuz davranışı da; hoşa gitmeyen ve sevilmeyen davranışlar olarak tanımlaya biliriz.

Davranışların olumlu veya olumsuz olmasının da kültürden kültüre değişebildiğini hatırlatmamızda da fayda vardır.

Duygu, düşünce ve davranışları daha etkili bir biçimde anlatabilmek için kullanılan yöntemlerden biri de yaşanılan kültürlerde ortak anlama gelen sembollerden faydalanmaktır. En sık rastlananı ise hayvanlar üzerinden verilen tanımlamalardır.

Hayvanların kültür içinde sembolik değeri vardır ve insanların huyları veya davranışları hayvanlar üzerinden anlatılır. Mesela, aslanla sıfatlanan bir kişinin ;günün yarısını uykuda geçiren ,kalktığında da vahşiliğini sonuna kadar gösteren bir hayvan değil, mert, cesur, güçlü ve kuvvetli kişi anlatılmak istenmiştir. Tilki, yılan, keçi, eşek…. gibi hayvanlar ilk akla gelenlerdir.

Edep açısından, büyüklerin de bulunduğu bir mecliste olumsuz nitelikli bir hayvanın ismi anılacaksa hemen “ söz meclisten dışarı” denilerek orada bulunanlar tenzih edilir. Biz de söz meclisten dışarı diyerek eşek ve eşeklikten bahsedeceğiz.

Eşeklik etmek: İncelikten uzak, çok kaba ve anlayışsız davranış ve düşüncesizlik anlamına gelir.

Bu tanımlamayla birlikte muhatap olduğumuz okumuş ,dünyevi zenginliğin ulaşmış bir çok meşhur politikacı ,yazar, şair, sanatçı (!) aklımıza gelir. Bu kişilerin temel iki özelliği unvanları ve zenginlikleridir. Ama insani davranışlardan uzaktırlar. İnsanları küçümserler, karşısındaki kişiye değer vererek hitap etmezler, hatta kendi oylarıyla köylü Mehmet’in oyunun bir sayılmasını hazmedemezler. Görünüşte o kadar çok okumuşlardır ki konuşmalarında sık sık “gavurca “ kelimelere başvururlar. Halkın değerleri onlar için bayağı şeylerdendir, bunu aşağılık kompleksi içinde dışarı vururlar. Batı dan gelen her şey baş tacıdır onlar için.

İşin ilginç yanı; insanların “eşeklikle” tanımlanarak karakterlerinin tasvir edilmesi Kuranı Kerim’de de iki yerde geçmektedir. İlki Cuma suresi 5. Ayette :”…kitap yüklü eşekler…” şeklinde geçer. Diğeri ise: Lokman 19 da “ … en çirkin ses eşek sesidir.” şeklinde geçer.

“…kitap yüklü eşek” nitelemesi , tefsircilerin verdiği bilgilere göre Yahudi bilginleri hakkındadır. Bu Yahudi bilginler ömürlerini Yahudi geleneğinin kitapları arasında geçirmiş ve neredeyse hıfzetmişlerdir. Fakat okuduklarıyla amel etmedikleri için Kuran bu benzetmeyi yapmıştır. Yani bu kişiler bilmeyen kişiler değil hepsi “diplomalı” kişiler.

Lokman 19’da ki “ en çirkin sesin eşek anırması” olduğunun izahını ise.  Mustafa Öztürk’ün Kuran ve Yaradılış isimli kitabından takip edelim:

“…Araplar nezdinde çirkin sesle ilgili bir darb-ı meseldir. Hasan el-Basri’den yapılan bir rivayete göre Allah’ın ilgili ayette eşek sesini örnek olarak zikretme sebebi şudur: Müşrikler cahiliye döneminde bir birlerine karşı yüksek sesle övünme yarışına girer, bağırıp çağırarak hitap ederlerdi. İçlerinden hangisinin sesi daha yüksek çıkarsa, o kimse daha izzetli ve kudretli addedilir, sesi az çıkan kimse ise zelil duruma düşerdi. Bu sebeple, Allah, ”En çirkin ses ,eşek sesidir.” mealindeki ifade ile bir bakıma ,”Şayet sesten dolayı her hangi bir saygınlık söz konusu olsaydı en saygın varlık eşek olurdu.” demek suretiyle, müşrikleri darb-ı mesel yoluyla eşek mesabesine indirdi.”

Okumak insanı cahillikten çıkarır. Eşeklikten çıkmak sadece diploma sahibi olmanın katacağı bir değer değildir. Yukarıda bahsedilen iki ayetten ortaya çıkan sonucu Divan Edebiyatı şairlerinden Fuzuli ne de güzel anlatmış:

“Mey biter saki kalır, Her renk solar haki kalır, Diploma insanın cehlini alsa da; Hamurunda varsa eşeklik, baki kalır.”

 

Hasan EKİNCİ