Tarih boyunca felsefeciler, kelamcılar, bilim adamları, teologlar; Din ve Tanrının/Allah’ın varlığı konuşunda çeşitli görüşler ortaya koymuşlardır. Felsefecilerin, kelamcıların ve bilim adamlarının düşüncelerini değil; kendi aklımızla, Tanrının/Allah’ın varlığı hakkında; kendimize, havaya, suya, gıdalara, yaşadığımız çevreye, dünyamıza, evrendeki düzen ve ahenge, canlılara, tabiata, olaylara… bakarak nasıl bir sonuca ulaşabileceğimizi düşünelim:
Çocuklar ana rahminden çıplak, tertemiz ve hiçbir şey bilmez olarak dünyaya gelirler. Dünyaya gelen çocukların yaşayabilmesi için gıdaya/anne sütüne, sevgiye, merhamete, şefkate ve korunmaya ihtiyaçları vardır. Anne sütünde çocuğun ihtiyacı olan vitaminler, mineraller, her türlü koruyucu maddeler bulunmaktadır. Uzmanlar çocuğun ilk 6 ayında hiçbir gıdanın anne sütünün yerini tutamayacağını beyan etmektedirler.
Dünyaya yeni gelen bir çocuğun yaşayabilmesi için annesinin sütüne, sevgisine ve korumasına ihtiyacı vardır. Bir çocuğun ihtiyacı olan her şeyi annesinin kucağında bulması; sevgiyle, merhametle, şefkatle büyümesi ve anne sütü ile beslenmesi… tesadüf olabilir mi?
Annenin aylarca çocuğunu karnında her türlü zorluğa rağmen sevgiyle taşıması, doğum anındaki o acılara katlanması, onun büyümesi için gece ve gündüz demeden her türlü fedakarlığa katlanması, çocuğa hamile iken memelerinde çocuğun emeceği sütün oluşmaya başlaması, katlandığı her türlü sıkıntıya rağmen çocuğu için her türlü fedakarlığa katlanması tesadüf olabilir mi? Yoksa çocuğu yaratan kudret anneye o sevgiyi ve fedakarlığı vermiş olamaz mı?
Canlıların yaşayabilmesi için havaya ihtiyacı vardır. Havanın %78’i azot, %21’i oksijen ve %1’i diğer gazlardan oluşur. İnsan 5 dakika hava almasa beyin hücreleri ölmeye başlar ve bir süre sonra insan havasızlıktan ölür.
Havanın önemini anlamak için bir an nefesimizi tutalım, ne kadar havasız kalmaya tahammül edebiliyoruz, bir deneyelim. Havanın kıymetini nefes almada zorlanan hastalara sormak lazım. Hastanelerde yoğun bakımlarda solunum cihazına bağlı olan hastalar için nefes almanın ne büyük bir nimet olduğunu anlayalım.
Hava olmasa hiçbir canlı yaşayamaz, yağmur yağmaz, kar yağmaz, rüzgâr olmaz, radyo, televizyon, telsiz, telefon konuşmaları yapılamaz, ateş yanmaz…
İnsanın/bütün canlıların yaşayabilmesi için ihtiyacı olan havanın olması, havadaki azot, oksijen ve gaz oranlarının aynı oranda olması, havanın temizlenmesi, solunum sistemi ile oksijen gazının alınıp, hücrelere oksijen taşınması, karbondioksit gazının dışarı atılması, … tesadüf olabilir mi?
Canlıların yaşayabilmesi için suya ihtiyacı vardır. İçme suyunda bulunan kalsiyum, demir, magnezyum, çinko, flor, selenyum, iyot, potasyum, sodyum, klorür gibi mineraller ve tuzlar insan sağlığı için önemlidir. Bu minerallerin azlığı veya çokluğu, sudaki mineral dengesinin bozulması insan sağlığını olumsuz etkiler.
Suyun olmadığı yerde hiçbir canlı yaşayamaz. Sadece insanlar değil, bütün canlılar; insanlar, hayvanlar, bitkiler susuz yaşayamazlar. İnsanların, hayvanların, bitkilerin yaşayabilmesi için ihtiyaç duyulan suyun olması tesadüf olabilir mi?
İnsan vücudunu %60-70’i sudur, dünyamızın %70’i sudur. İçme suyunun tabiatta akarsu halinde, çeşmede, göllerde, yeraltı kaynaklarında bulunması tesadüf olabilir mi? Suyun kıymetini susuz kaldığımızda anlarız.
Suyun kaldırma kuvvetinin olması, denizlerde gemilerin gitmesi, deniz suyunun tuzlu olması, suyun ateşi söndürmesi, suyla yemek yapılması, suyla hamur ve çamur yapılması, suyla beden ve çevre temizliğinin yapılabilmesi tesadüf olabilir mi? Su olmasa idi bedenimizdeki ve çevremizdeki kirleri nasıl temizleyecektik? Bütün bunlar tesadüfen olmuş olabilir mi?
Canlıların yaşayabilmesi için gıdaya ihtiyacı vardır. Canlılar beslenmeden yaşayamazlar. Canlıların yaşayabilmesi için proteinlere, karbonhidratlara, yağ asitlerine, minerallere ve vitaminlere ihtiyacı vardır. Canlıların yaşayabilmek için ihtiyacı olan bütün gıdalar yaşadığımız çevrede bulunmaktadır.
Vücudumuzun hangi vitaminlere ihtiyacının olduğu, hangi vitamin eksikliklerinin vücutta ne gibi olumsuzluklara neden olacağı ve hangi vitaminlerin hangi bitkilerde, gıdalarda bulunduğu bilimsel olarak bilinmektedir. Gıdalar olmasaydı canlılar nasıl beslenecekti?
Yaz aylarında insanlar daha fazla su tüketirler. Su oranı fazla olan kavun, kapuz, şeftali… gibi meyveler yaz aylarında yetişirler. Kışın insan vücudunun C vitaminine ihtiyacı vardır. C vitamini deposu olan Limon, portakal, mandalina… gibi meyveler kış ayarında yetişirler.
Canlıların yaşayabilmesi için ihtiyacı olan bütün gıdaların yaşadığımız çevrede bulunması bir tesadüf olabilir mi?
Canlılar hasta olduklarında, sağlıklarına kavuşmak için şifalı bitkilere ve ilaç malzemelerine ihtiyaçları vardır. Canlıların yaşayabilmesi için gerekli olan havaya, suya ve gıdaya ihtiyacı olduğu kadar, canlıların hasta olmaları halinde onları tedavi edecek şifalı bitkilere ve ilaç malzemelerine de ihtiyaç vardır.
Canlıların hasta olduklarında onları sağlıklarına kavuşturacak, ilaçlar, ilaç malzemeleri yaşadığımız çevrede bulunmaktadır. Günümüzde tıp ilmi hangi şifalı bitkilerin, hangi maddelerin hangi hastalıklara iyi geldiğini bilmektedir. Canlılar hasta olduklarında ihtiyaç duyacakları şifalı bitkilerin ve ilaç malzemelerinin yaşadığımız çevrede bulunması tesadüf olabilir mi?
Tuzun olması insan yaşamı için çok önemlidir. Tuz yiyeceklerin bozulmasını önler. Tuz olmasa yemeklerin tadı olabilir mi, tuzun hayatımızdaki yerine bakalım; tuz sağlığımız için çok önemlidir. Tuzun mikrop öldürücü özelliği vardır… Tuzun olması tesadüf olabilir mi?
Ateşin olması insan hayatı için çok önemlidir. İnsanlar ateş ile yemek yaparlar, ısınırlar, aydınlanırlar; madenlerin eritilmesinde, enerji üretiminde, madenlere şekil vermede… kullanılır. Ateş olmasa bunlar yapılamaz. Ateşin olması tesadüf olabilir mi?
Canlıların neslinin devam edebilmesi için karşı cinse (erkek ve dişi) ihtiyaç vardır. Kadın ve erkeklerin iskelet sisteminin, organlarının aynı olmasına rağmen vücutlarındaki cinsel organlarının farklı olması, teninin, sesinin, fiziksel görünümünün farklı olması tesadüf olabilir mi?
Canlıların neslinin devamı için dişili erkekli olması, eşler arasında, sevgi, muhabbet, merhamet ve yakınlığın olması, kadın ve erkek oranlarının birbirine yakın olması tesadüf olabilir mi?
İstatistiklere baktığımızda, 2025 yılı itibari ile ülkemizdeki erkek oranı %50,40, kadın oranı %49,60 düzeyindedir. Dünyadaki erkek ve kadın oranları hemen hemen aynıdır.
Yüz elli yıl boyunca doğan bütün çocuklar erkek olsa veya kız olsa; yüz elli yıl sonra yeryüzünde bir canlı kalır mı? Bugün yeryüzünde yaşayan insanların erkek ve kadın oranları birbirine yakındır.
Canlıların yaşayabilmesi için güneşin ışığına ihtiyaç vardır. Güneş ışığı sadece dünyamızı aydınlatmaz, insan sağlığına ve çevreye büyük faydaları vardır. Güneş ışığı sağlık olarak D vitamini ihtiyacımızı giderir. Kemik ve kas sağlığı için önemlidir… Güneşin zararlı ışınlarını atmosferin süzmesi tesadüf olabilir mi?
Canlıların yaşayabilmesi için güneşin ısısına ihtiyaç vardır. Havada belirli bir oranda sıcaklık ve aydınlık olmasa; ağaçlar, bitkiler yeşermez, çiçek açmaz ve meyve vermezler. Güneş olmayınca hayat biter.
Hava çok soğuk olsa, ağaçlar ve bitkiler yeşermez. Çiçekler donar ve kurur, meyve olmaz. Belirli derecedeki bir soğuktan sonra canlılar yaşayamaz. Hava çok sıcak olsa bitkiler, ağaçlar sıcaktan yanar, kavrulur… Hava çok sıcak veya çok soğuk olsa yine canlılar yaşayamaz. Canlıların yaşayabilmesi için belirli derecede sıcaklıkların olması gerekir. 100 C derecenin üzerine hiçbir canlı yaşayamaz.
Dünya karanlık olsa, aydınlık olmasa, Güneşten ısıyı ve ışığı almadığı için sıcaklık değeri düşer, belirli bir zaman sonra Dünyada canlı kalmaz, Dünya buz kütlesine döner.
Güneş yaşadığımız Dünyamızda hayatımızın temel kaynağıdır. Güneş olmasa hayatta olmaz. Güneş rüzgarların, yağmurların ve mevsimleri oluşumunda önemli rol oynar. Canlıların hayat kaynağıdır.
Canlıların yaşayabilmesi için güneşin ışığına ve ısısına ihtiyacın olması; gece ile gündüzün meydana gelmesi, mevsimlerin olması, canlıların yaşayabileceği derecelerde sıcaklığın ve aydınlığın olması tesadüf olabilir mi?
Ayın yıldızların olması, ayın gecelerin karanlığını aydınlatması, yıldızların gecelerin karanlığında insanlara yol göstermesi, gökyüzünü aydınlatması tesadüf olabilir mi?
Canlıların yaşadığı Dünyamız sürekli hareket halindedir. Dünyamız hem kendi ekseni etrafında hem de saatte 120. 000 km hızla, belirli bir yörüngede, 23.5 derece eğimle Güneşin etrafında dönmektedir.
Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinden gece ile gündüzün meydana gelmesi, Dünyanın güneş etrafında dönmesinden mevsimlerin meydana gelmesi; Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesini 24 saatte, Güneşin etrafında dönmesini hep aynı zamanda; 365 gün 6 saatte tamamlaması tesadüf olabilir mi?
Yağmur tanelerinin veya kar tanelerinin birbirine değmeden dünyaya düşmesi tesadüf eseri olabilir mi? Yağmur veya kar taneleri kütle halinde yeryüzüne düşse idi yeryüzünün hali nasıl olurdu?
Havaya baktığımız zaman havada bulunan televizyon yayınlarını görebiliyor muyuz? Havada var olan milyarlarca telefon, telsiz konuşmalarını duyabiliyor muyuz? Telefon, telsiz, televizyon ve radyo yayınlarının birbirine karışmadan yapılması, havanın sesi ve görüntüyü iletme özelliğinin kendiliğinden olması mümkün olabilir mi?
Canlılarda bulunan hücrelerin yapısı, yeryüzünde bulunan maddelerdeki atomların yapısı, atmosferin yapısı tesadüf olabilir mi?
İnsan kendi yaratılışına bakmaz mı? İnsan beyninde 57 trilyondan fazla hücrenin olduğu belirtiliyor. İnsan vücudundaki gözümüzle görüyoruz. Havadaki her şeyi görebiliyor muyuz? Havadaki televizyon, telefon telsiz yayınlarını görebiliyor muyuz? Elektrik tellerindeki akımı görebiliyor muyuz? Demek ki gözümüz her şeyi görmüyor.
Kulağımızla sesleri işitiyoruz. Havadaki telefon, telsiz, radyo yayınlarını duyabiliyor muyuz? Her şeyi duymuş olsa idik; işittiğimiz seslerden psikolojimiz bozulurdu… Bizi yaratan kudret bize lazım olacak kadar görmemize ve bize lazım olacak kadar işitmemize izin veriyor.
Yediğimiz gıdaların ağızda çiğnenmesi, midede hazım olması. Böbreklerin kanı süzmesi, iskelet sistemi, duygularımız, ruhsal yapımız… üzerinde düşünülmesi gereken koulardır.
Dünyanın evrendeki varlığı bir kum tanesi gibidir. Evrende yüz milyarlarca yıldız kümesinden oluşan galaksilerin, yüz milyarlarca gezegenleri olan yıldız kümelerinin, uyduları olan gezegenlerin olması, Evrendeki ahenk ve düzen… Evrenin kendiliğinden meydana gelmiş olması mümkün olabilir mi?
Sürekli hareket halindeki dünyamıza uzayda bulunan trilyonlarca gezegenlerden birinin çarpmaması, Dünyamıza giren yabancı bir cismin dünyamızın etrafında bulunan atmosfer tabakasına girdiğinde sürtünmeden dolayı, yanarak parçalanması, yaşadığımız Dünyaya zarar vermemesi, dünyamızın milyarlarca yıldır aynı yörüngede dönmesi tesadüf olabilir mi?
Dünyamızın yaklaşık %70’inin su olması, karaların tamamının sular altında kalmaması, sudaki canlılar, suyun kaldırma kuvveti, yer çekimi kendiliğinden olmuş olabilir mi?
Dünyamızın bir yere asılı olmadığı veya alttan bir direkle desteklenmediği halde uzayın boşluğunda belirli yörüngede dönmesi, Dünyamızın dönmesinden canlıların bir sarsıntı veya rahatsızlık hissetmemeleri bir tesadüf olabilir mi?
Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır. Sonu olan her şeyin sonsuz kudret sahibi, ezeli ve ebedi olan bir yaratıcıya ihtiyacı vardır.
Evrende tesadüfen bir eserin meydana gelmesi, tesadüfen bir canlının meydana gelmesi, tesadüfen düzenli olayların ve yaşamın meydana gelmesi mümkün değildir.
Hiçbir şey kendiliğinden meydana gelmez. Her şeyin bir ustası vardır. Bir alana inşaat malzemelerini koysak ve yıllarca beklesek asla kendiliğinden bir ev meydana gelmez. Var olan her şeyin bir ustaya, bir yaratıcıya ihtiyacı vardır.
Tuzun, ateşin, ırmakların, göllerin, meyve bahçelerinin, madenlerin, petrolün, gazın… olması tesadüf olabilir mi?
İnsanların, hayvanların, kuşların… bu kadar güzel, uzuvları yerli yerinde, kullanışlı olması; aynı toprakta yetişen sebzelerin, meyve ağaçlarının meyvelerinin farklı lezzetlerde ve kokularda olması tesadüf olabilir mi?
Evrende var olan ahenk, düzen ve işleyiş tesadüf olabilir mi? Canlılar içinde sadece insanların aklı vardır. Diğer canlıların aklı yoktur. Aynı dünyayı paylaştığımız, bazı insanların iletişim kurduğu ve kullandığı cinleri ne ile izah edeceğiz.
Bazı insanlar tabiatı/doğayı tanrılaştırırlar. Tabiat meydana getirmiştir derler. Aslında tabiat bir hiçtir. Tabiat sadece canlıların üzerinde yaşadığı bir alandır. Yağmur yağmasa tabiat yağmur yağdırabilir mi? Güneşin ısısı ve ışığı olmasa karanlıkta kalacak olan tabiat kendisini ısıtabilir mi, aydınlatabilir mi? Su, hava, ısı ve ışık olmadan tabiattaki bitkiler, havanlar, insanlar kısaca bütün canlılar yaşayabilir mi?
Bilim var olan maddeleri laboratuvarlarda inceler, gözlem yapar, analizini yapar, gerektiğinde sentez yapar. Var olan maddelerden yeni şeyler yapar. Bilim bir şeyi yoktan var edemez. Bilimde tesadüf olmaz. Bilim olmayan bir şeyi bulamaz. Petrolü, doğalgazı, diğer madenleri bilim keşfederek insanın hizmetine sunmuştur, yoktan var etmemiştir.
İnsan bazen çaresiz ve aciz bir canlıdır: Dünyamızda sürekli yağmurlar yağsa veya sürekli kar yağsa, dolu yağsa, hiç durmasa ne yapabiliriz. Yağmur veya kar hiç yağmasa ne yapabiliriz. Hava, su, gıda olmasa ne yapabiliriz. Sahip olduğumuz teknoloji ile, para ile… olmayan havayı, suyu, gıdaları, ısıyı, ışığı alabilir miyiz? Her can zamanı geldiğinde ölmektedir. Kendisini ölümden kurtaran bir canlı olmuş mudur?
Kâinatı yaratan kudret her şeyi bir dengede, ahenk üzere yaratmıştır. Hava ve havadaki oranlar, su ve sudaki maddeler, gıdalar ve gıdaların özellikleri, ısı miktarı, ışık miktarı, karşı cinse olan ilgi, annenin çocuğuna karşı sevgi, şefkat ve merhameti, gece ve gündüzün peş peşe gelmesi, mevsimlerin olması, ayın kendi ekseni etrafında dönüşünü 24 saatte, güneşin etrafında dönüşünü 365 gün 6 saatte tamamlaması, belirlenen yörünge dışına çıkmaması, yağmurların, karların belirli bir ölçüde yağması… tesadüf olamaz. Bir yaratıcının varlığını, kudretini, yaratmasını ve evrende var olan her şeyi belirli bir düzene koymuş olmasını gösterir.
Canlıların yaşayabilmesi için sadece dünyaya gelmiş olması yetmez. Canlıların yaşayabilmesi için havaya, suya, gıdaya, ısıya, ışığa ihtiyaçları vardır. Canlıların çoğalabilmesi/üreyebilmesi için karşı cinse ihtiyacı vardır.
Düşündüğümüz zaman; dünyaya gelen bir canlının havaya, suya, gıdaya, ısıya, ışığa ve üremek için karşı cinse ihtiyacının olması bir bütünün parçaları gibidir. Canlıyı meydana getiren kudret, onun yaşayabilmesi için ihtiyaç duyacağı her şeyi hazırlamıştır. Bunlar tesadüf eseri olamaz.
Her şeyin bir ustası/yaratıcısı vardır. Her şey bir amaç için yapılmıştır/yaratılmıştır. Hangi canlı veya cansız madde ne amaçla yaratılmış ise, yaratılış amacına uygun özellikler taşır. Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır.
Hiçbir şey kendiliğinden meydana gelmediğine göre; Evreni ve içinde bulunan her şeyi yaratan/meydana getiren, onları belirli bir düzene koyan, yasalarını koyan, yaşamın devamı için her türlü imkânı sağlayan/yaratan güce, kudrete Allah diyoruz.
Allah yarattığı hiçbir şeye benzemez. O ezelidir, ebedidir, hiçbir şeye muhtaç değildir, var olan her şey ona muhtaçtır. Allah Kâinatın/Evrenin ve din gününün sahibidir.
Hurşit EKİNCİ
Eğitimci- Yazar