Eğitim ve Öğrenmenin Hayatımızdaki Yeri Nasıl Olmalı

0
14

Eğitime ve öğrenmeye hayat boyu/yaşadığımız sürece; havaya, suya, gıdaya ihtiyacımızın olduğu gibi ihtiyacımız vardır. Her yaşın eğitim ve öğrenme ihtiyacı farklıdır. Bazen okuyarak, bazen dinleyerek, bazen görerek, bazen hissederek, bazen yaparak, bazen araştırarak öğreniriz. Bazen sesin tonu değiştikçe cümlenin anlamı da değişir.

Çocuklar hiçbir bilgi ve beceriye sahip olmadan, tertemiz ve günahsız olarak dünyaya gelirler. Çocuklar ilk bilgileri ve becerileri ailede öğrenirler. Çocuklar beslenmeyi, emeklemeyi, yürümeyi, konuşmayı, davranışlarını, alışkanlıklarını, insanlarla ilişkilerini, paylaşmayı, değerlerini ailede öğrenirler.

Hayatımızdaki ilk eğitimi ailemizde alırız. İlk bilgileri ailemizde öğreniriz. İlk becerilerimizi ailemizde geliştiririz. İlk ve en önemli öğretmenimiz annelerimizdir. İlk bilgileri ve becerileri annemizden, çoğunlukla oyun tadında taklit ederek öğreniriz. Her yaşın ihtiyacı olan bilgi, beceri ve eğitim farklıdır.

Çocukluk döneminin en önemli ve etkin eğitim ve öğrenme araçları: Oyun ve hikayelerdir. Oyunlar çocuğun el becerilerini, dil becerilerini, düşünme becerilerini, muhakeme etme becerilerini, hayal kurmalarını, bedensel gelişimini sağlar. Hikayeler çocuklara güzel davranışlar, güzel alışkanlıklar kazanmayı sağlar. İnsanlara olumlu mesajlar verir, güzel ahlaka sahip olunmasını sağlar.

Çocuklar bilgi ve becerilerini öncelikle anne ve babalarını, aile bireylerini, yaşadığı çevredekileri taklit ederek öğrenirler.  Çocukların 3- 6 yaş dönemi ezber ve taklit dönemidir. 3-6 yaş dönemi; dua ve surelerin, güzel sözlerin ezberletildiği, ortak etkinliklerin yapıldığı, spor, sanat, müzik gibi özel yeteneklerinin geliştirilmeye başlandığı dönemdir.

Çocuklarda 7 yaşından itibaren temyiz kabiliyetleri gelişmeye başlar. Çocuklar iyinin ve kötünün, doğrunun ve yanlışın ne olduğunu, insanların davranışlarını, temyiz kabiliyetlerinin gelişmesi ile daha iyi anlamaya başlarlar. Çocuklar 9 yaşına kadar her şeyi oyun ve eğlence olarak görürler.

Bilgi beynin gelişmesini, spor bedenin gelişmesini, dualar, şarkı ve şiir okumak dil gelişimini, insanlarla ilişkiler sosyal gelişimi, duyguları kontrol edebilmek, duygusal gelişimi, inançlar ruhsal gelişimi sağlar.

Çocuğun yaşına ve gelişimine göre zihinsel, bedensel, sosyal, duygusal ve ruhsal eğitime ihtiyacı vardır. Çocuğun bedeni ne kadar büyürse büyüsün yaşının özelliklerini taşır. Çocuğa ailenin dışında verilen ilk düzenli akademik eğitim anaokulu ile başlar.

Anaokulu, çocukların okul öncesi dönemde, el ve dil becerilerini, yeteneklerini geliştirdiği, sosyalleşmeye başladığı; paylaşmayı, sırasını beklemeyi, kuralları öğrendiği, olumlu davranışlar kazandığı ve ilkokula hazırlandığı dönemdir. Bu dönem çocuğun yaparak, yaşayarak ve hissederek öğrendiği dönemdir.

İlkokul, çocukların iyi bir birey olarak yetişmek için gerekli olan; okuma, yazma, temel fen ve sosyal bilgileri, ahlaki ve etik değerleri öğrendiği, ilgi ve yeteneklerine göre becerilerini geliştirdiği, olumlu davranışlar ve alışkanlıklar kazandığı ve ortaokul öğrenimine hazırlandığı dönemdir.

Ortaokul, çocukların iyi bir vatandaş olarak yetişmesi için; bilgi ve becerilerini geliştirdiği, akademik bilgilerini ileri düzeye taşıdığı, bireysel, sosyal gelişmelerini artırdığı, düşünme, araştırma, sorgulama yeteneklerinin artırıldığı ve lise öğrenimine hazırlandığı taşıdığı dönemdir.

Lise eğitimi, çocukların ilgi ve yetenekleri doğrultusunda; mesleki hayata ve bir üst öğrenim olan üniversiteye hazırlık dönemidir. Gençlerin yeteneklerini geliştirme, kişisel gelişimini sağlama ve sosyal hayata uyumunu sağlama dönemidir.

Üniversite, öğrencilerin akademik bilgini ve becerilerinin ileri düzeyde artırdığı, kişisel gelişimini tamamladığı, hayata ve mesleğe hazırlık dönemidir.

Eğitimin amacı: İhtiyaç duyulan bilgileri öğretmek, kişide var olan yetenek ve becerileri geliştirmek, olumlu davranışlar ve alışkanlıklar kazandırmaktır. Kişinin zihinsel, bedensel, duygusal, sosyal ve ruhsal gelişimini sağlamaktır.

Okullarda verilen eğitim genellikle ezberci bir eğitimdir. Ezberci eğitim; kişinin sınavdan başarılı olana kadar bilgiye ihtiyaç duyduğu eğitim modelidir. Aslında öğrenilen her bilgi fabrikaya giren hammadde gibi olmalıdır. Nasıl ki; fabrikaya giren hammaddeler işlendikten sonra mamul madde haline gelip insanlara faydalı bir eşyaya dönüşüyorsa; öğrenilen her bilgi de işlenerek, hayatta kullanılacak, hayatı kolaylaştıracak bir materyal haline getirilmelidir.

Bilgiyi öğrenmekten çok; o bilgiyi kullanmayı öğrenmek, ihtiyacımız olan/olacak bilgiyi öğrenmek ve hayata transfer etmek, bilgiyi güncellemek daha önemli olmalıdır. Ne okuduğumuz değil, işimize yarayacak, hayatımızı kolaylaştıracak neler öğrendiğimiz önemli olmalıdır.

Okuldan mezun olup diploma almakla öğrenme süreci bitmez, ölene kadar devam eder. Okulun amacı; bilgiye nasıl ulaşılacağını, nasıl elde edileceğini, nasıl işleneceğini ve nasıl kullanılacağını öğretmektir.

Öğretmenin görevi, öğrenciye alanı ile ilgili önemli bilgileri öğretmek, öğrenciye bilgiye ulaşma ve bilgiyi elde etme ve bilgiyi kullanma konularında rehber olmaktır. Öğretmen kendisini sürekli yenilemelidir. Öğrenciye öğretmesi gereken konuları en iyi şekilde öğretmenin yöntem ve tekniklerini öğrenmelidir.

Bilgi sadece okulda öğrenilmez. Bilgiye en kolay ulaşmanın yollarından biri de okuma alışkanlığı kazanmaktır. Kişi ihtiyacı olan bilgileri/konuları, alanında uzman kişilerin yazdığı kitaplardan öğrenmelidir. Bazen yazılan her yazı mutlak doğru olarak kabul edilmemeli, aynı konuda yazı yazan uzman kişilerin kalemlerin den de okunmalıdır ve mukayese yapılmalıdır.

En kaliteli bilgilere en kısa zamanda ulaşmanın yolu; alanında uzman kişileri dinlemektir. Uzmanlar bildiklerinin özetini anlatırlar. Alanında uzman kişi konuşurken notlar alınmalı, sorular sorulmalıdır. Alınan notlar üzerinde düşünülmeli, sorgulanmalı ve önemli cümleler ezberlenmelidir.

İnsan doğru bilgiye ulaşmak için eleştirel düşünebilmelidir: Bazı insanlar kurşun asker gibidirler.  Kendilerinin her şeyi bildiğini, en iyi olanı yaptığına inanırlar. Kendilerinin sevdiği insanların her şeyi bildiğini, söyledikleri her şeylerin doğru olduğunu, onların hata yapmayacaklarına inanırlar. Sevmediği veya kendi düşüncesinde olmayan kişilerin hep kötü olduğunu, yalan söylediğini, yanlış bildiğine inanırlar. Böyle düşünmek insanı hata yapmaktan alıkoyamaz.

İnsanlar eleştirel düşünüp, kendisinin de hata yapabileceğini, hata yapmaz dedikleri insanların da hata yapmış olabileceğini, hepten kötü dediği insanların da güzel şeyler söyleyebileceğini düşünmelidirler. Kimin dediği değil, ne dediği önemli olmalıdır. İlim insanlığın ortak malıdır, nerede bulunursa alınmalıdır. Kişi düşmanından bile alacağı güzel şeyler olduğunu bilmelidir. Birilerinin bizlere eksik ve yanlış bilgiler öğretmiş olabileceğini de düşünebilmeliyiz.

Akıl, insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimizdir. Akıllı insan her türlü bilgileri dinler, mukayese ve muhakeme etmesini bilir. Her akıllı insan en olumsuzluktan bile olumlu sonuçlar çıkarır. Bazen yaşanan olumsuzluklar bile insana dersler verir. Ancak akıl, doğru bilgi ile, duygusallıktan uzak karar vermelidir.

Yazılan her yazı çoğunlukla yazarının dünya görüşünden izler taşır, ona göre şekillenir. Yazarlar çoğunlukla kendi dünya görüşlerine ve çıkarlarına uygun yazılar yazarlar ve insanların onların istediği gibi öğrenmelerini ve yorumlamalarını isterler.

Bazı yazarlar, özellikle gazeteciler; olayları tarafsız bir gözle, bilimsel olarak inceler, mevcut bilgi ve belgelere göre konuyu yazarlar, yorumu okuyucuya bırakırlar. Bazı yazarlar, gazeteciler kendi dünya görüşüne uygun olarak konuyu yazarlar. İşlerine gelen bilgi ve belgeleri alırlar, kendi dünya görüşlerine/çıkarlarına uygun yorumlar yaparlar, okuyucuların da kendileri gibi düşünmesini isterler. Bir konuda okurken yazar hakkında ön bilginin olmasında fayda vardır.

Yaşadığımız sürece öğrenme serüvenimiz devam etmelidir. Öncelikle ihtiyacımız olan bilgileri öğrenmeli, becerilerimizi geliştirmeli ve davranışlarımızı güzelleştirmeliyiz. Kişi lehinde ve aleyhinde olan şeyleri öğrenmeli, hayatın amacını ve yaratılışının gayesini iyi bilmelidir.

“Bilenler ile bilmeyenler, hiçbir olur mu? Hiç şüphesiz ancak akıl sahipleri idrak edip anlar.” (Zümer-9)

 

Hurşit EKİNCİ

Eğitimci- Yazar