Çocuğun doğumu ile birlikte çocukla ilgili planlanan işlemler ve törenler yapılmaya başlanır. Her toplumun kendilerine has çocuğun doğumu ile ilgili adetleri ve törenleri vardır. Çocuk için düzenlenen odalar, alınan eşyalar, giyecekler, “bebek görme” ziyaretleri… Çoğu zaman çocuğa alınan hediyeler ve oyuncaklar çocuğun nasıl olmasını isteme ile ilgili mesajlar verir.
Hz. Peygamber(sav) yeni doğmuş çocuk kendisine getirildiğinde; hurmayı ağızına alıp yumuşatıp ezdikten sonra, hurmayı eliyle çocuğun damağına sürmüş, sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okumuş ve çocuğa güzel bir isim koymuştur.
Doğum sonrasında çocuğun eğitiminde ilk ve en önemli hedef belirleme çalışmalarından biri de “ad koyma” ile yapılır. Çocuğa güzel bir isim vermek çok önemlidir. Genelde kişi kimi veya neyi çok seviyorsa, çocuğun nasıl olmasını istiyorsa; çocuğunun adını koyduğu kişi gibi olması veya ismi gibi özellikler taşıması için ad verilir. “Sana falanın adını verdik, onun gibi ol. Adını aldığın gibi ol. “diye temennilerde bulunulur, dualar edilir.
Kültürümüzde ad koyma törenleri önemli bir yer tutar. Ad koyma töreni bir nevi çocuk için belirlenen yol haritasının başlangıcı gibidir. İnsan hayatında genelde üç defa hatırlanırmış: Doğduğunda, evlenirken ve öldüğünde.
Çocuk dünyaya tertemiz ve günahsız olarak gelir. Çocuğun hafızası tertemiz ve bembeyaz bir kâğıt gibidir, ne yazarsanız onu okursunuz. Veya boş bir kaset gibidir, neyi kaydederseniz onu dinlersiniz.
Çocuk dünyaya gelirken öğrenilmiş hiçbir davranış getirmez. Dünyaya gelen bir çocuğun: iyi-kötü, doğru-yanlış gibi bir değer yargısı yoktur. Her şeyi doğumdan sonra, anne, baba, aile bireyleri, öğretmen, çevre ve içinde yaşadığı toplumdan öğrenir.
Peygamberimiz (s.a.v.) bu durumu şu güzel sözüyle açıklamaktadır:
“Her doğan çocuk, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.”
Daha açık bir ifade ile; çocuğun iyi veya kötü insan olarak yetişmesinde, çocuğa hedef belirlemede en büyük sorumluluk anne ve babaya düşmektedir. Çocuğun “iyi” veya “kötü” insan olmasında anne ve babanın sorumluluğu büyüktür.
Çocuk yedi yaşına kadar anne ve babasının kişiliğini taşır. Anne ve babalar çocukların kahramanlarıdır. Çocuklar anne ve babalarının her söylediklerini doğru, her yaptıklarını iyi olarak kabul ederler. Anne ve baba gibi olmaya özenirler. Anne ve babalar çocuklarına olumlu örnekler olmalıdır. Anne ve babalar çocuklarının nasıl olmasını istiyorlarsa öncelikle kendileri de öyle olmalıdır.
Anne ve babalar çocuklarının sahibi değil emanetçisidir. Allah tarafından kendisine emanet edilen çocuğa gözü gibi bakmak zorundadırlar. Çocuk emaneti verenin arzusuna uygun yetiştirilmelidir.
Anne ve babalar kendilerine emanet edilen çocuklardan da “hesaba çekileceklerini” bilmelidir. Çocuklara iyi bir doktor, mühendis, avukat, öğretmen… olmayı hedef koymadan önce “iyi bir insan” olarak yetiştirmek hedef olarak konulmalı ve yapılacak çalışmalar buna göre planlanmalıdır.
Çocuk iyi insan olarak yetiştirilirse, insanlara faydalı olduğu sürece anne ve baba hayırla anılırlar. Çocuk topluma zarar veren bir insan olarak yetişirse zarara uğrayan veya rahatsız olan insanlar tarafından anne ve babalar beddua ile anılırlar.
Çocuğun ilk temel ihtiyaçları: Beslenme, uyku, bakım ve temizliktir. Çocuk eğitiminin ilk basamağı, onun varlığını tanımak, doğuştan hak ettiği saygıyı göstermek, kısaca çocuğa değer vermek ve onu adam yerine koymakla başlar.
Çocuğun bedensel, zihinsel, sosyal, ruhsal ve duygusal gelişimi ve bazı becerileri kazanması açısında “ bebeklik dönemi” denilen 0-2 yaş dönemi çok önemlidir.
Anneler bebeklik döneminin özelliklerini, bebeklik döneminde yapılması gerekenleri, bebeklik döneminde çocuğun zihinsel, bedensel, ruhsal, duygusal ve sosyal gelişimini ve çocuğa kazandırılması gereken becerileri öğrenmelidir.
Bebeklik döneminde en önemli şeylerden biri, çocuğun anne sütü ile beslenmesidir. Çocuğun ihtiyacı olan her türlü vitamin ve mikroplardan korunması için koruyucu maddeler anne sütünde mevcuttur. Çocuğun anne sütüne ihtiyacı olduğu kadar anne sevgisine de ihtiyacı vardır.
Çocuğun beslenme, bakım gibi biyolojik ihtiyaçlarının giderilmesi, annenin göstereceği duygusal yakınlık, sıcak sevgi, yakın ilişki, şefkat, merhamet ve bedensel temas çocuktaki güven duygusunu geliştirir. Çocuk ilk üç yıl, anne sevgisine ve ilgisine fazla ihtiyaç duyar.
Çocuğun gönlünü kazanmanın yolu; ona sevdiğini söylemekten, kucaklayıp öpmekten, onunla oyun oynamaktan, kaliteli vakit geçirmekten geçer. Çocuk sevgiyle, şefkatle ve merhametle büyütülmelidir.
Çocuk tatlı dille güzel ninniler ile büyütülmelidir. Aslında ninniler çocuk eğitiminin bir parçasıdır. Çocuğa ninni söylerken, çocuğun gelecekte nasıl biri olması isteniyorsa o cümlelerle çocuk büyütülmelidir. Benim oğlum (veya kızım) büyüyecek, okullara gidecek, doktor (veya diğer meslekler) olacak, annesini muayene edecek… Benim oğlum adam olacak, vatana millete hayırlı evlat olacak… benzeri cümleler söylenebilir. Çocuğun ne olmasını istemekle çocuğa bir hedef belirlenmiş olur.
Bu dönemde çocukla bol bol güzel tonda konuşulmalı, çocuğa sevgi ve merhamet gösterilmeli, çocuğun gelişim özelliğine uygun davranılmalı, beslenmesine, bakımına ve sağlığına özen gösterilmelidir. Bazen ufak bir ihmalin çocuğun tüm hayatını etkileyeceği unutulmamalıdır.
Çocuk bu dönemde önce emeklemeyi sonra yürümeyi öğrenir. Keşfetme merakı fazladır. Keşfettiği her şeye hayretle ve dikkatlice bakar. Sesler çıkarmaya başlar.
Çocuk bir yaşından sonra konuşamasa bile kendisine söyleneni anlar. Bir yaşından sonra yürümeye, iki yaşında sonra konuşmaya başlar.
Bu dönem çocuğun taklit dönemidir. Gördüklerini taklit eder. Bu dönem yaparak, yaşayarak, hissederek öğrenme dönemidir. Öğretilmek istenen kelimeler sevgiyle tekrarlanmalı ancak zorla tekrar ettirmeye çalışılmamalıdır.
Bu dönemde çocuk inatlaşmaya başlayabilir. Çocuğa karşı şiddet gösterilmemelidir. Çocuk bilinçli olarak davranmamaktadır. Çocuğun dikkati başka yöne çekilmeli ya da çocuğa seçmesi için alternatif gösterilmelidir. Beyaz bardağınla mı yoksa pembe bardağınla mı süt içmek istersin.
Çocuk bu dönemde kaşık tutma, bardak tutma ve su içme, çorabını çıkarma yapabilir. Dikkat süresi azdır. Bu dönemde çocuğa her istediği şeyi yapamayacağı, bazı kurallara uymaya başlaması gerektiği az da olsa hatırlatılmaya başlanmalıdır.
Çocuğun gelişiminde yaşadığı aile ve çevrenin etkisi önemlidir. Çocuk sözün tonundan, yüz ifadesinden, beden dilinden söylenen sözün iyi veya kötü olduğunu anlar. Çocuğa güzel sözler söylenirse, güzel davranışlar gösterilirse çocuk olumlu yönde etkilenir.
Çocuğun yanında ne kadar çok konuşulursa çocuk o kadar erken konuşmaya başlar. Çok az konuşan anne ve babanın yanında yetişen çocuk; konuşmayı geç öğrenebilir. Çocuk bu dönemde anne, baba, Allah, gitti, giydir… gibi kelimeleri söyleyebilir. Söyleneni gösterir ama sözlü cevap veremez.
Çocuğun her istediğini yapamayacağı, kurallara uyması gerektiği, nasıl davranması gerektiği bazen sözle, bazen bakışla, bazen elle öğretilmeye çalışılmalıdır. Annesine veya bir başkasına vurduğunda, bilinçli olarak birine zarar verdiğinde veya yapılmaması gereken bir davranış yaptığında uygun bir söz, bakış ve davranışla şiddet uygulamadan aynı şeyi bir daha yapmaması gerektiği öğretilmelidir.
Çocuğun öfke, korku, şiddet, üzüntü gibi olumsuzluklardan uzak tutulması gerekir. Çocuğa karşı; tatlı dilli, güler yüzlü, güzel sözlü, sevgi, şefkat ve merhametle yaklaşılmalıdır.
Çocuğa değer verilmeli; yavrucuğum, evladım, kızım… gibi güzel sözlerle hitap edilmelidir.
Tarihimizde iz bırakan alimlerin hayat hikayeleri incelendiğinde; çocuğun yetişmesinde en büyük payın annede olduğunu, annenin çocuğunu helal lokma ile büyüttüğünü, hayır dualar ettiğini, abdestsiz ve besmelesiz süt vermediğini, sinirli ve üzgün olduğu durumlarda çocuğa süt vermediğini, sakinleşince çocuğunu emzirdiğini görürüz.
Çocuklar bebeklik döneminde mümkün olduğu kadar televizyon izlememeli, akıllı telefon, tablet gibi aletlerden uzak tutulmalıdır.
Televizyon, tablet, bilgisayar, akıllı telefon gibi aletler gerektiğinden fazla kullanılırsa çocuğun zihnen gelişimini engeller, obeziteye ve göz kuruluğuna neden olabilir.
Bebek iken fazla TV izleyen çocuğun algısı zayıf oluyor, beyni fazla gelişmiyor. Çocuk bebeklik döneminde fazla tv izleyince konuşma güçlüğü çekiyor, kendisini ifade etmekte zorlanıyor, saldırganlaşıyor, agresif oluyor.
Çocuğa gelişimine uygun masallar anlatılmalı, hikayeler okunmalıdır. Çocuğa kitap okundukça, çocuk okunanı veya anlatılanı dinledikçe kelime dağarcığı gelişir.
Çocuğa güzel söz söylenmeli, kötü söz, azarlama, lakap… söylenmemelidir.
Çocuk anne ve babanın anlattıklarına değil, yaptıklarına bakar. Çocukla oyun oynanmalı, oyunla istenilen şeyler öğretilmelidir. Çocuk her şeyi oyun ve eğlence olarak görür. En etkili öğretme yöntemi oyundur. Çocuğa tatlı dille masallar anlatılmalıdır. El becerilerini geliştirmek için oyunlar oynanmalıdır.
Bu dönem çocuğun taklit dönemi olduğu için; bu dönemde en etkileyici eğitim: Anne, baba ve çocuğun çevresinde bulunan kişilerin olumlu rol model olmaları, oyunla, yaparak, yaşayarak, eğlenerek tatlı dil ve güler yüzle anlatarak öğretmektir.
Hurşit EKİNCİ
Eğitim Uzmanı