Değerlerimiz Vardı

0
3603

 

Bizim değerlerimiz vardı…

Anne ve babaların baş tacı edildiği, Allah’a itaatten sonra anne ve babaya itaatin geldiği, anne ve babaya “üf” bile denilmemesi gerektiği, ”Cennet’in annelerin ayakları altında” olduğuna inandığımız… değerlerimiz vardı.

İnsanların birbirlerini çıkar için değil, Allah için sevdiği, gerektiğinde lokmalarını paylaştığı, birbirlerine “Hakkın ve sabrın tavsiye edildiği”,  sevgiye dayanan kardeşliklerin ve dostlukların olduğu… değerlerimiz vardı.

Acılarımızı, sevinçlerimizi, lokmamızı paylaştığımız; zor zamanlarda birbirimizi teselli ettiğimiz, birbirimize canımızı, malımızı, namusumuzu emanet ettiğimiz komşularımız ve güzel komşuluklarımız vardı…

Bulundukları toplumda en üst derecede itibar gören, toplumda saygınlığı olan, topluma yön veren, bilgi ve yaşantıları ile örnek olan, baş köseye oturtulan, sözlerine değer verilen, anne ve babadan sonra saygı gösterilmeye layık görülen öğretmenlerimiz vardı…

İnsanların inançlarına, düşüncelerine, kılık kıyafetlerine, adetlerine, yaşam tarzlarına, kültürlerine  saygı gösterildiği; insanların karşılıklı konuşabildiği, kendilerini ifade edebildiği,  birbirini dinlediği, farklı düşünce ve yaşam tarzına saygı gösterildiği… değerlerimiz vardı.

İnsanların hata ve kusurlarının büyütülmeyip affedildiği, insanlara hoşgörü ile yaklaşıldığı, kin tutulmadığı,  intikam duygusuyla hareket edilmediği, insanları mahkemeye düşmeden barıştıran  “mahalle büyüklerinin” olduğu… değerlerimiz vardı.

İnsanların yalnızca Allah’dan korktuğu, Allah’dan başkasının  ( makamın, çıkarın, haksızlığın, dünyalığın, şehvetin…)  önünde eğinilmediği, insanların birbirlerine güvendiği, iyilikte, güzellikte ve hayırda yarışıldığı… değerlerimiz vardı.

Tövbe etmekle günahlarımızdan kurtulabileceğimize, ancak hak sahibi ile helalleşmeden kul hakkından kurtulamayacağımıza, hak sahibine hakkının verilmesi gerektiğine ve kul hakkının önemine  inandığımız, “hakkınızı helal edin” sözünün dillerimizden düşmediği…  değerlerimiz vardı.

İnsanlara, sahip oldukları mal, makam ve mevkiye göre değil, insanlıklarına göre değer verildiği, “Yaratılanı severim yaratandan ötürü” anlayışının hakim olduğu kardeşlik değerlerimiz vardı.

Sahip olduğumuz güzel nimetlerden dolayı şükretmesini bilir,  insanın her hareketinin ilahi olarak kaydedildiğine ve bir gün gelip “ hesap gününde yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimize”  inanıp, yaşantımızı ve davranışlarımızı ona göre şekillendirdiğimiz değerlerimiz vardı.

Misafirlerimize ikram etmenin öneminin bilindiği, misafire en güzel ikramların yapıldığı,  misafirin evin en güzel odasında en güzel yataklarda ağırlandığı, saygıda kusur edilmediği… misafirlik değerimiz vardı.

“Ben siftah yaptım, komşum henüz siftah yapmadı, komşumdan satın al ” diyecek kadar komşu esnafını düşünen, “Kendisi için istediğini kardeşi için de isteyen, kendisine yapılmasını istemediği şeyin kardeşine de yapılmasını istemeyen ” duygu ve paylaşım fikrine sahip insanımız … değerlerimiz vardı.

İnsanların yediklerine, içtiklerine ve kazandıklarına dikkat ettiği, insanların alın teri ile kazandığı, “Evime helal lokma götürmem gerekir” anlayışının öne çıktığı  helal lokmanın öncelikli olduğu değerlerimiz vardı.

İnsanların görev ve sorumluluklarını bildiği, görev ve sorumlulukların zamanında ve mazeret üretmeden en güzel şekilde yapılmaya çalışıldığı, Hazreti Ömer gibi “ kendi özel işini yaparken devletin mumunu söndüren” anlayışın hakim olduğu, milletin malına sahip çıkıldığı… değerlerimiz vardı.

İnsanlara liyakatlarına göre makamların verildiği, emanetin ehil ellere teslim edilmesi gerektiği,  “ Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin” (maide-8)  ilahi mesajına uyulduğu … değerlerimiz vardı.

Malın helalinden kazanıldığı, maldaki fakirin hakkının verildiği, yetimin ve öksüzün başının okşandığı, ihtiyaç sahiplerinin gözetildiği, “komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir” anlayışının hakim olduğu … değerlerimiz vardı.

Eş dost ve akrabaların unutulmadığı, ziyaret edildiği, onlara iyilik edildiği, iyi ve kötü günlerinde yanlarında olunduğu, onlara bela ulaştığında doğrunun ve sabrın tavsiye edildiği… değerlerimiz vardı.

İnsanların var olanla yetindiği, başkalarının malında gözünün olmadığı, şükretmenin bilindiği, kanaatkar olunduğu, hakkı olmayan malın istenmediği, alın teri ile kazanmanın  erdem kabul edildiği… değerlerimiz vardı.

Peygamberimizin hicret öncesinde, kendi canına kasdedenlerin kendisine emanet ettikleri değerli eşyalarını sahiplerine vermesi için hazreti Aliye hitaben: “Ya Ali şu malları sahiplerine iade et ve bize yetiş” diyerek düşmanların emanetlerine bile hıyanet edilmediği … değerlerimiz vardı.

Ekmeğin nimet kabul edilip el üstünde tutulduğu, yere düşen bir parçasının bile zayi edilmediği, israftan kaçınıldığı, insanların yiyecekleri kadar aldığı “az yenilip, az uyunup, az konuşulduğu “ moda olan şeyin değil, ihtiyaç olan şeyin alınması gerektiği, tasarruf etmenin önceliklerimizden olduğu, sofralarda misafir ağırlamanın mutluluk kaynağı olarak kabul edildiği… değerlerimiz vardı.

Çocuklara öğretilen ilk şeylerden birinin de edep ve terbiye olduğu, çocuklara ailede temel becerilerin ve doğru davranışların, iyinin ve kötünün ne olduğunun öğretildiği… değerlerimiz vardı.

Gururlu  ve kibirli olan insanların  değil, alçak gönüllü ve doğru sözlü olan insanların itibar gördüğü, doğruluğun erdem kabul edildiği, insanların birbirlerinin derdi ile dertlendiği, empati yaptığı… değerlerimiz vardı.

İnsanların hata ve kusurlarının araştırılmadığı, kendimiz için istediğimiz güzel şeyleri başkaları için de istediğimiz, kendimiz için yapılmasını istemediğimiz kötü şeylerin yapılmasını  başkası içinde istemediğimğz, empati yaptığımız… değerlerimiz vardı.

“ Anne ve babanın evladına verebileceği en güzel şeyin güzel ahlak olduğuna“ inandığımız, “İnsanın güzelliği çiçeğe benzer. Ahlakın güzelliği şafağa benzer” sözünün ön planda olduğu, insanların fiziki güzelliklerinin gelip geçici olduğu, ahlakın şafak gibi her gün yeniden doğup parladığına  inandığımız, ahlaki değerlerimiz vardı.

Anneler çocuklarını askere gönderirken “ Oğlum! Baban Çanakkale de, amcan Yemende… şehid oldu. Ya şehid ol ya gazi. Allah bana şehid annesi olmayı nasip etsin” diye dualar edilen değerlerimiz vardı.

İnsanların sözleri senet kabul edilip, sözünde durmanın ve doğru sözlü olmanın “iyi insan olmanın” olmazsa olmazlarından olduğu “İtibarımı kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim” anlayışının  hakim olduğu… değerlerimiz vardı.

Değerlerin kaybolup yerini değersiz davranışların  aldığı bir toplumda huzur ve mutluluğun yaşanması hayal olur…

Hurşit EKİNCİ