Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı

0
6364

Aile içi iletişim; aile bireyleri arasındaki ikili ilişkiler, aile bireylerinin birbirini anlaması, dinlemesi, aile bireyleri arasında duygu, düşünce, davranış ve bilgi paylaşımıdır. Aile içi iletişim, aile bireylerinin birbirlerine karşı yaklaşımları, davranışları, hitap tarzları, değer vermeleri, sevinçleri, üzüntüleri paylaşmalarıdır. Aile içi iletişim, ailedeki yaşam tarzıdır.

Aile içi iletişimin güzel olması; hava gibi, su gibi önemlidir. Aile bireyleri arasındaki iletişim güzel olursa; o ev huzurun ve mutluluğun merkezi olur. Aile bireyleri arasında sağlıklı iletişimin olması; o ailede sevginin, paylaşmanın ve bütün güzelliklerin yaşanmasına sebep olur.

Evinde huzurlu ve mutlu bir yaşamı olan kişi; dünyadaki sıkıntıları ne kadar fazla olursa olsun, evine gitmek için can atar. Kişinin makamı ve malı ne kadar fazla olursa olsun evinde huzursuzluk varsa “ yine akşam oldu” diyerek evine bir an önce gitmek için can atmaz. Yaşayacağı olumsuzlukların ve yaşanmış olumsuzlukların tedirginliği ile evine gider.

Ailede huzurlu ve mutlu bir ortamın olmasının ilk şartı: Eşler arasında sağlıklı ve etkili bir iletişim olmalıdır. Eşler bir bedenin iki yarısı gibi olmalıdır. Aynı hedefe birlikte yürümelidirler. Olaylar hakkında farklı düşünseler bile önce kendi aralarında anlaşıp aynı tepkiyi vermelidirler. Çocukların yanında birinin iyi dediğine diğeri kötü, birinin evet dediğine diğeri hayır dememelidirler.

Anne ve babalar çocukların yanında söz ve davranışlarına dikkat etmelidirler. Eşlerden biri çocuğa kızarken diğeri arka çıkmamalıdır. En azından susmalı ve durumu yatıştırmaya çalışmalıdır. Eşler çocukların yanında kavga etmemelidir. Eşlerden biri diğerine olumsuz söz ve davranışlarda bulunmamalıdır. Birinin kızması halinde diğeri susmalı, öfke geçtikten sonra baş başa konu konuşularak çözülmelidir. “ Öfkelendiğinizde susunuz. Eşiniz ateş olduğunda (öfkelendiğinde) siz su olunuz.” Hz. Muhammed.

Anne ve babanın; eşine, çocuklarına, anne ve babasına karşı davranışları aile fertlerinin de benzer şekilde davranmasına neden olur. Çocuklar anne ve babalarını kendilerine örnek olarak alırlar. Çocuklar anne ve babanın her söylediğini doğru, her yaptığını iyi olarak görürler. Anne ve babalar, çocuklarının nasıl davranmalarını istiyorlarsa önce kendileri öyle davranmalıdırlar.

Anne ve babalar çocuklarına; yaşına, gelişim özelliklerine, duygularına, ihtiyaçlarına göre davranmalıdırlar. Anne ve babaların çocukları ile nasıl iletişim kurması konusunda bilgi sahibi olmasında fayda vardır. Çocuğun hangi yaşta bilişsel gelişiminin, duygusal gelişiminin nasıl olduğu bilinmeli,  yaşına ve gelişimine göre davranılmalıdır.

Çocuklara sevgi ve merhametle,  tatlı dil, güler yüz, hoş söz ve yumuşak davranışla yaklaşılmalıdır. Çocuklar yedi yaşına kadar dokunarak ve kucaklayarak sevilmelidir.

Çocuk hata yaptığında dinlenmeli, anlamaya çalışılmalı ve olumlu yaklaşılmalıdır. Çocuklar hata yaptığında; şiddet gösterme veya hakaret yerine, “ Böyle davranmak sana yakışır mı? Başkası sana böyle davransaydı tepkin ne olurdu?” şeklinde sorular sorarak çocuğa empati yapmasını sağlayarak olumsuz davranışlardan vazgeçirmeye çalışılmalıdır.

Çocuklar hata yaptıklarında kişilikleri değil, yaptığı davranışlar hedef alınmalıdır. “Bu yaptığını sana yakıştıramadım. Yaptığınla bizi mahcup ettin, sen de mahcup oldun.” Şeklinde çocuğa yaklaşılırsa, çocuk o olumsuz davranışı bir daha yapmaz.

Çocuk güzel bir iş yaptığında kişiliği değil, yaptığı iş takdir edilmelidir. “ Sana yakışanı yaptın. Yaptığınla bizleri mutlu ettin. “ denilirse çocuk mutlu olur. O güzel davranış çocukta alışkanlık haline gelir. Çocuk güzel bir iş yaptığında başı okşanmalı, sırtı sıvazlanmalı ve güzel sözlerle takdir edilmelidir.

Eşlerden birinin işinde veya özel hayatındaki olumsuzluk eve yansıtılmamalıdır. Asık surat, moral bozukluğu evde olumsuz havanın olmasına sebep olur.

Çocuklar saygı, nezaket kuralları,  paylaşma, misafire ikram etmek, insanlara yardım etmek…  gibi insanlara karşı davranışlarını ailede öğrenir. Çocuklar yeme, içme, konuşma, tertip ve düzen, giyim kuşam alışkanlıklarını ailede öğrenirler.

Çocuklar, dürüstlük, saygı, helal kazanma, güvenilirlik, paylaşma gibi olumlu davranışlar kazanmayı ailede öğrenirler. Çocuklar inançlarını, ibadet alışkanlığını, insanlarla iletişimi, zorluklarla mücadele azmini ailede öğrenirler.

Çocuklar en temel bilgi, davranışlar ve değerleri ailede öğrenir. Çocuklar sorumluluk alma, özgüven sahibi olma, iş yapabilme, gibi beceriler ailede kazanılır. Çocuklar hayatına yön veren sabır, şükür, azla yetinme gibi davranışları ailede öğrenirler. Çocuklarda karakter, irade, vicdan, duygu gelişimi, güzel ahlak ailede gelişir.

Bütün bu özellikler çocuklarla olumlu iletişim kurularak kazandırılır. Çocukla anne ve baba arasında olumlu bir iletişim yoksa çocuk anne ve babası neyden rahatsız oluyorsa, neyi sevmiyorsa çocuk inadına onları yapar.

Bir mağaza sahibi anlatıyor: Çocuğun biri mağazan bir tişört alır. Parasını öder ve satıcıya der ki: “ Aldığım bu tişörtü anneme ve babama göstereceğim. Onlar bu tişörtü beğenirlerse iade ederim. Beğenmez ve bu giyilir mi? diye bana kızarlarsa o zaman aldığım tişörtü giyerim, iade etmem.”

Çocuklarımızı kendi duygularımızla, kendimizin o yaşta iken yaptıklarımızla ve o yaşlarda sahip olduklarımıza göre değerlendirmemeliyiz. Günümüzde çocukların yetiştiği çevre, etkilendiği kültür, çevresi, yaşam tarzı ve duyguları bilinmeli ve ona göre davranılmalıdır. Çocuğun içinde bulunduğu psikoloji bilinmeli ve ona göre yaklaşılmalıdır. Anlamadan veya dinlemeden verilen ani kararlar telafisi imkansız zararlara yol açabilir.

Çocuklara değer verilmelidir. Onlara hitap ederken: İyi kalpli kızım, benim güzel çocuğum, benim melek kızım, benim aslan oğlum, benim çalışkan kızım. Yavrum, evladım, aslanım, cennet kokulum diye hitap edilmelidir.

Ailede çocuklara olumlu davranışlar kazandırılması, çocukların akademik eğitiminde ( okulda verilen eğitim ) de başarılı olması çocuklarla olumlu ve etkili iletişim kurmakla mümkündür.

Cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal’ın bir anısını sizlerle paylaşmak isterim: “ Annem her sabah erkenden kalkar, günlük gazeteleri okur, önemli gördüğü yerleri keserek evdeki panoya asardı. Biz de yataktan kalktıktan sonra yüzümüzü yıkar, önce panoya asılan yazıları okur, sonra kahvaltıya otururduk. Annem o yazıları okumadan kahvaltı masasına oturmamıza izin vermezdi.”  Benzer uygulamalar bugün de yapılabilir. Her sabah evde hazırlanacak panoya veya buzdolabının üzerine bantlanacak küçük bir yazı kahvaltıdan önce okunabilir, kahvaltıda yazı ile ilgili bilgi paylaşımı yapılabilir.

Çocuklara anneye, babaya ve büyüklere karşı saygı öğretilmelidir. Anne ve babanın yanında nasıl oturulacağı, onlara karşı nasıl davranılacağı öğretilmelidir. Anne ve baba kendi anne ve babalarına saygı gösterirlerse çocukları da büyüdüklerinde kendilerine saygı gösterirler. Saygı göstermek sevginin çoğalmasına sebep olur. Saygı karşındakine değer vermektir.

Anne şefkat ve merhameti, baba otoriteyi temsil eder. Anne evin avizesi, baba evin direğidir. Anne ve babaya “öf” bile denilmemesi, onlara hizmet edilmesi, saygıda kusur edilmemesi gerektiği, Allah’ın rızasının anne ve baya hizmet etmekten geçtiği çocuklara öğretilmelidir.

Anne baba ile iletişim hususunda, Kuran-ı Kerimde:  “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. İkisinden birisi yahut her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşır (ihtiyarlık zamanlarında senin yanında kalırlarsa) sakın onlara “Öf!”  bile demeyesin, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin” (İsrâ, 17/23) buyurulmaktadır.

Olaylara “ El âlem ne der” , düşüncesiyle yaklaşılmamalı, “ kınayanın kınamasına aldırmadan” doğru olan ne ise o yapılmalıdır.

Çocuklara inançları ve ibadet etmeleri öğretilmelidir. Birlikte namaz kılınmalı ve ibadet edilmelidir. Önemli günlerde ailece evde program yapılmalı ve ahirete gitmişlerimiz de anılmalıdır.

Yazar Cahit Zarifoğlu’nun bir tespitini sizlerle paylaşmak isterim: Önemli gün ve gecelerde hanıma, çocukların sevdiği yemekleri hazırlamasını söylerim. Ben de eve gelirken çocukların sevdiği meyve ve kuruyemişleri alırım. Hep birlikte yemek yeriz. Yemekten sonra kuruyemiş ve meyve yeriz, kitap okuruz, sohbet ederiz, oyunlar oynarız ve birlikte ibadet ederiz. Çocuklar o akşamları iple çekerler. O akşamlarda çocuklar ortamın etkisiyle mutlu ve her şeyi almaya ve yapmaya hazır hale gelirler.

Çocuklara küçük yaştan itibaren evin kurallarına uymaları, sorumluluklarını yerine getirmeleri, planlı bir hayatlarının olması sağlanmalıdır.

Çocuklar hata ettiklerinde kendilerini ifade etme hakkı verilmelidir. Çocuklar başkaları ile kıyaslanmamalı, başkalarının yanında alaya alınmamalı ve küçük düşürülmemelidir.

Çocukların güzel ahlaklı olması öncelik olmalıdır. Çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Evde “ekransız saatler” yapılmalı, kitaplar okunmalı, bilgiler ve tecrübeler paylaşılmalıdır.

Çocukların yanında okul, öğretmen, akrabalar, komşular hakkında… kısaca hiç kimsenin arkasından olumsuz konuşulmamalıdır. Çocukların yanında olumsuz örnek olacak kişiler yüceltilmemelidir.

Zaman zaman çocuklar dayı, amca, teyze, hala… gibi yakın akrabaları ziyarete götürülerek akrabalık bağlarının güçlenmesi sağlanmalıdır.

Çocuğun kişiliği ailede şekillenir. Çocuğun kişiliğinin sağlıklı gelişmesi için anne ve babanın güzel rol modeller olması gerekir. Çocuğun hayatta başarılı olabilmesi için sadece iyi okullarda iyi bir eğitim alması yetmez, sağlam bir kişiliğinin olması gerekir. Kişilik çocuğun olaylar karşısında doğru olanı yapmasını sağlar.

Anne ve babanın kavga ettiği, çocukları ile ilgilenmediği ailelerde yetişen çocuklar hayatta sorunlu olur, bir tarafları eksik kalır. Sorunlu ailelerin çocukları genelde sorunlu olur.

Bazı babalar, kendi anne ve babalarından gördükleri gibi, çocuklarını babalarının yanında kucaklarına almazlar. Onlar için her türlü fedakarlığa katlanırlar. Ancak söz ve davranışları ile çocuklarını sevdiklerini onlara belli etmezler.

Çevremde yetişen bazı ailelerde gördüğüm gibi, özellikle kız çocukları okumuş en iyi üniversiteleri bitirmiş ve toplumda en iyi mesleklere sahip olmuşlar. Evlenip çoluk çocuk sahibi olmuşlar. Onlarla konuştuğumda hala babalarının kendilerine karşı ilgisiz ve sevgisiz olduğunu, kendilerini sevmediğini, sevgi dolu bir söz söylemediğini düşünüyorlar ve zaman zaman bunu dile getiriyorlar.

Gün yanlış adetlerin yaşatılacağı gün değildir. Çocuklarımızı yaşına göre sevmeli, yaşına uygun davranmalı, güzel sözler söylemeli, onlarla çocuk olmalı, onlara olumlu örnekler olmalı, onların bizlerle sorunlarını paylaşabilmelerini sağlamalı, onların güvenini kazanmalı, her an yanlarında onlara yardım ve rehberlik edeceğimizi bilmeliler.

Peygamber Efendimizin çocukları nasıl sevdiğini, namaz kılarken çocukların üzerine çıkmalarına kızmadığını, onları kucağına ve omuzlarına alıp sevdiğini, onlara büyük adam gibi selam verip hal hatır sorduğunu hatırlarsak çocuklarımıza yaklaşımımız daha farkı olacaktır.

Hurşit EKİNCİ

Eğitim Uzmanı