AİLE BÜTÜNLÜĞÜ

0
34

Aile, evlilik ve kan bağına dayanan; karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birliktir. Anne, baba ve çocuklardan oluşan aileye “çekirdek aile” denir. Anne, baba, dede, nine, kızlar, oğullar, gelinler, damatlar, hala, teyze, amca, dayı ve torunlardan oluşan aileye “geniş aile” denir.

Aile, çocuğun ilk eğitimlerini aldığı; yürüme, konuşma, yeme, içme, giyme, gibi temel becerilerini öğrendiği; davranışlarını, alışkanlıklarını, adetlerini, geleneklerini, dini inançlarını ve ibadet alışkanlıklarını kazandığı, iyinin ve kötünün ne olduğunu öğrendiği, özgüven ve sorumluluk duygusunun geliştiği, değerlerini öğrenip içselleştirdiği yerdir.

Aile, eşlerin birbirlerine karşı sevgi, saygı, sadakat, sabır ve fedakârlık gösterdikleri, birbirlerine sevgi ve güven ile bağlı, bir bedenin iki yarısı gibi olan, hayatın bütün zorluklarının ve nimetlerinin birlikte paylaşıldığı yerdir.

Aile, temeli aile bireylerinin; karşılıklı sevgi, saygı, fedakârlık, hoşgörü, paylaşım, yardımlaşma ve merhamet üzerine kurulmuş bir yuvadır. Bir toplumda aile, bedendeki kalp gibidir. Kalp ne kadar iyi olursa beden de o kadar iyi olur. Aile hayatın merkezi olmalıdır. Aileler ne kadar iyi olursa toplum da o kadar iyi olur.

Aile, sevinçlerin, üzüntülerin, sıkıntıların ve acıların birlikte paylaşıldığı, birlikte üzülüp, birlikte sevinildiği, sorunlara birlikte çözü arandığı, aile sırlarının aile içinde kaldığı, başkaları ile paylaşılmadığı yerdir.

Aile, anne ve babaların çocukları için, hiçbir karşılık beklemeden her türlü sıkıntıya katlanıp, her türlü fedakarlığın yapıldığı yerdir.

Aile, sorunların çözüldüğü, sevinç ve üzüntülerin paylaşıldığı yerdir. Aile, “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.” Sözünün gerçekleştiği yerdir. Aile bağlarının güçlü olduğu ailelerde, anne ve babalar evladı için her türlü fedakarlığa katlanırlar.

Evladı için böbreğinin birini hiçbir karşılık beklemeden ancak anneler verir. Hasta olduğunda gece ve gündüz demeden başında anneler bekler. Onunla birlikte ağlar, onunla birlikte güler. Onun için” Cennet annelerin ayakları altındadır.” Onun için “Allaha itaatten sonra anne ve babaya itaat gelir.” Onun için “Anne ve babaya ses yükseltilmez, öf bile denilmez.”

Ailede baba evin direği, anne evin avizesidir. Baba ölünce aile binası yıkılır, anne ölünce aile binası karanlığa gömülür.

İlim, bilim ve teknoloji insanlığın ortak kazanımlarıdır, nerede bulunursa alınmalıdır. Ancak aile hayatı her toplum için özeldir. Aile hayatı, milletlerin inancını, kültürünü, değerlerini, yaşam biçimini yansıtır.

Bizim aile hayatımız, Dünyanın en iyi aile hayatlarından biri idi. Ancak yavaş yavaş aile hayatımız bozulmaya başladı. Dünyada en az intihar ve boşanmanın olduğu ülkelerden biri idik, ya şimdi? Demek ki taklit ettiğimiz modelde yanlışlık veya eksiklik var. Elli yıldan fazla süredir ailemde ve çevremde boşanan, intihar eden, madde kullanan, kötü alışkanlıklar edinen birine rastlamadım.

İnsanları tuzaklarına düşürmek isteyenler öncelikle o kişinin nefsine hoş gelen şeyleri vermeye ve ailesi ile olan bağlarını zayıflatmaya ve aileden uzaklaştırmaya çalışırlar. İnsan hazzı yaşadığı sürece anlık mutlu olur. İyi bir aile ortamında yaşayanlar ömür boyu mutlu olurlar.

Hayat bir yolculuktur. Bu yolculuğun güzel geçmesi ve hedefe ulaşabilmek için bilgiye, tecrübeye, rehbere ihtiyacımız vardır. İnsana ihtiyacı olacak bilgi ve tecrübeyi öğretecek ve öğrenmesine rehberlik edecek, imkân sağlayacak yer ailedir. Ailede istişare etmek, yaşlıların tecrübelerinden istifade etmek insanı başarıya ve mutluluğa ulaştırır. Dedelerin tecrübelerine, ninelerin masallarına torunların ihtiyacı vardır. Hayatımızda duygularımızdan önce, doğru bilgi ve yaşanmış tecrübeler bizlere rehberlik ederse daha az hata ve daha çok güzelliklerle karşılaşırız.

Batı toplumunda anne ve babalar emekli olduklarında, yaşlandıklarında ya evlerinde yalnızlığa terkedir ya da huzurevlerine bırakılır. Bizim aile düzenimizde ise anne ve babalar yaşlandıkça aile üzerindeki otoritesi artar. Yaşlı insanların öncelikle paraya, güzel eve, maddi imkanlara değil, ilgiye, sevgiye ve değer verilmeye ihtiyacı vardır. Yaşlı insanların ruh hali, maddi ve manevi ihtiyaçları iyi bilinmelidir.

Aile ortamı aynı zamanda bir eğitim merkezidir. Ailenin eğitmenleri öncelikle anne ve babalardır. Anne sevginin, baba otoritenin kaynağıdır. Çocuklar ilk bilgilerini ailede, anne ve babalarını taklit ederek öğrenirler. Değişen ve gelişen dünyada bugünün ve yarınların ihtiyaçlarına, sorunlarına göre aile hayatı ve ailede öğretilecek bilgi, beceri ve davranışlar yenilenmelidir.

Çocuk ilk eğitimini ailede alır. Çocuk yemesini, içmesini, konuşmasını, davranışlarını, değerlerini, alışkanlıklarını olaylar karşısındaki tutumunu ailede öğrenir.

Çocuğun ilk ve en etkili öğretmeni annelerdir. Anneler öyle bir eğitim almalı ki; çocuklarının, aile bireylerinin ihtiyacı olan bilgileri ve becerileri öğrenmeli, aile bireylerinin karşılaşabilecekleri tehlikeler hakkında bilgi sahibi olmalı ve çocuklarının yarının dünyasında hangi bilgi ve becerilere sahip olması gerektiğini bilmeli ve ona göre önlemler almalı, imkanlar hazırlamalıdır.

Anneler beş yaşına kadar çocuk üzerinde en etkili bireydir. “Anne ve babaların çocuklarına verebilecekleri en önemli şey güzel ahlaktır.” Çocuğun ahlaki eğitimi doğumla başlar. Çocuğun küçük yaştan itibaren olumsuz davranışlarına müsaade edilirse, olumsuz davranışlar çocuklarda alışkanlığa dönüşür. Çocukları olumsuz alışkanlıklarından uzaklaştırmaya çalışmak zordur, çocuk hırçınlaşır, alışkanlığını bırakmak istemez.

Çocuğun ilk yıllarda anne sütüne ihtiyacı olduğu kadar; güzel söze, güzel davranışlara, ilgiye, sevgiye, merhamete ve şefkate de ihtiyacı vardır. Çocuk konuşamasa bile, sesin tonundan ve yüz ifadesinden anlar.

Çocukların yarının dünyasında; başarılı olabilmesi, sorunlarını çözebilmesi için küçük yaştan itibaren düzenli, disiplinli, planlı bir hayata alıştırılmalıdır. Küçük yaştan itibaren sorumluluklar verilmeli ve verilen sorumluluklar takip edilmelidir. Çocuk eşyalarını, odasını düzenlemeyi, belirlenen zamanda yatmayı, kalkmayı, kitap okuma alışkanlığı kazanmayı, yemek saatlerine uymayı, aile içerisinde kendisine verilen sorumlulukları bilmeyi ve yerine getirme alışkanlığı kazanması sağlanmalıdır.

Çocuğun hayatındaki en önemli dönemi 3 – 6 yaş dönemidir. Bu dönem çocuğun taklit, ezberleme, yeteneklerini geliştirme, sosyalleşme ve karakterinin oluştuğu dönemdir. Bu dönemde çocuklar anne ve babaların söylediklerine değil, yaptıklarına bakarlar. Anne ve babalar çocuklarının nasıl olmasını istiyorlarsa kendileri öyle olmalı, öyle davranmalı ve olumlu rol model olmalıdırlar.

Nasıl ki çocuk doğduğu andan itibaren yürüyemiyor ve konuşamıyorsa, bazı hareketleri zamanla öğreniyorlarsa; insanın organları da zamanla kullandıkça gelişir. Bu dönemde çocukla çok konuşulursa çocuk çabuk konuşmaya başlar. Bu dönemde bazı küçük dualar, sureler, şiirler, sözler ve şarkılar ezberlettirilirse, çocuğun ezberleme ve konuşma kabiliyeti ve beyni gelişmeye başlar.

Çocukların eğitiminde hikâye ve oyunlar çok önemlidir. Çocuklara yaşına ve gelişimine uygun olarak masal veya hikâye anlatılması çocukların hayal dünyasını geliştirir. Çocuğa anlatılan masal veya hikayeler ile ilgili sorular sorup cevaplar alınması çocuğun düşünme, sorgulama ve kendini ifade etme becerisini geliştirir.

Çocuklar dokuz yaşına kadar her şeyi oyun ve eğlence olarak görürler. Çocuklarla el becerilerini, dil becerilerini, düşünme becerilerini, bedensel gelişimini geliştirici; bilmece, bulmaca, logo, şiir okuma, şarkı söyleme, dua etme, sportif faaliyetler yapma şeklinde oyunlar oynanarak öğretilmelidir.

Çocuklara küçük yaştan itibaren Allah sevgisi, peygamber sevgisi, küçük dualar ve sureler öğretilmelidir. Çocuklarla birlikte namaz kılınmalı, dualar edilmelidir. Çocuklara iyi, kötü, günah, sevap, helal, haram, güzel, çirkin gibi kavramlar öğretilmelidir. Çocuklara helalinden kazanılan bir liranın, haram yollardan kazanılan bin liradan daha değerli olduğu öğretilmelidir.

Aile, çocuğa sevgi, saygı, sabır, dürüstlük, hoşgörü, kanaatkârlık, paylaşma, yardımlaşma, görgü ve nezaket kuralları, düzenli olma, sabır, vatanseverlik, ana hakkı, baba hakkı, kul hakkı, komşu hakkı, vatanseverlik, temizlik, tasarruf etme, cömert olma, sorumluluk, mütevazilik, merhamet, mahremiyet, dostluk, çalışkanlık… gibi değerlerin öğretildiği yerdir.

Sofraya hep birlikte oturulup, hep birlikte kalkılmalıdır. Sofra adabına dikkat edilmelidir. Evlerde uygun zamanlarda aile saati yapılmalıdır. Yemek saatleri ailenin bir arada olduğu, hayatın paylaşıldığı, günün değerlendirdiği güzel anlar olmalıdır. Sofranın hazırlanmasında ve kaldırılmasında yardımlaşma ve sofrayı hazırlayana nimeti verene teşekkür edilmelidir.

Ailede zaman zaman oyun tadında aile ile ilgili sorunların konuşulduğu, gündemi olan ve herkesin konuşabildiği, kararların alındığı aile toplantıları yapılmalıdır. Toplantıda ailenin sorunları, işleyişi, talepler, öneriler ve ailede uyulması gereken kurallarla ilgili görüşler ve diğer konular paylaşılmalıdır. Alınan karalar yazılı olarak taraflara imzalatılmalıdır. Bir sonraki toplantıda, bir önceki toplantıda alınan kararlara uyulup uyulmadığı değerlendirilmelidir. Böyle toplantılar çocukların bilgilendirilmesi, kendilerini ifade edebilmeleri, sorumluluk almaları, önerilerde bulunması çocuğun gelecek hayatta başarılı olmasını sağlayacaktır.

Ailede belirli zamanlarda aile saatleri yapılmalıdır. Aile saatleri daha çok oyun tadında çocukların sevdiği formatta olmalıdır. Aile saatlerinde belirlenen konularda kitaplar okunmalı, herkes konu ile ilgili görüşünü söyleyebilmelidir. Çocuklara şiir okuma, sesli kitap okuma, şarkı söyleme, hikâye anlatma, küçük oyunları sahneleme imkânı verilmelidir. Bir insan hangi diplomaya sahip olursa olsun, kendisini ifade edemiyorsa, toplumda kendi düşüncesini söyleyemiyorsa bir eksiklik var demektir. Aile saatlerinde çocuklara verilecek bu imkanlar çocuğun özgüveninin gelişmesini sağlayacaktır.

Çocukların da görüşü alınarak zaman zaman aile bireyleri hep birlikte akraba ziyaretleri yapmalı, piknikler yapmalı, kültür gezileri yapmalı, çevreyi tanımak için geziler düzenlenmelidir.

Aile bireyleri arasındaki iletişim sevgiye ve saygıya dayalı, güzel sözlü ve güler yüzlü olmalıdır. Çocuğa yapılacak en önemli iyiliklerden biri de çocuğa değer vermektir. Güzel sözlerle hitap etmektir: Aslan oğlum, melek kızım…

Çocuğa lakap takmak, alaya almak, başkaları ile kıyaslamak, yapılan iyiliği başa kalkmak, çocuğu dinlememek, başarısız olduğunda kırıcı söz söylemek, çocuğu suçlamak çocuğu hırçın yapar, güven duygusu zayıflar.

Anaokulu çocuğun sosyalleştiği, paylaşmayı, sırasını beklemeyi, kendisine verilene razı olmayı, sabretmeyi, başkasının hakkına saygı göstermeyi, yaparak, yaşayarak öğrendiği ve yeteneklerinin keşfedilip geliştirildiği dönemdir. Çocuğun anaokulu döneminde takibi iyi yapılmalıdır. Çocuğa ailede rehberlik edilmeli, öğrendiği konular ailede tekrar edilmelidir.

İlkokul, çocuğun hayatındaki akademik eğitim için en önemli dönemdir. Çocuk öğretmenini severse dersini de sever, onu taklit eder, öğretmenin dikkatini ekmek için dersine çalışır. İlk okul öğretmeninin her yönden olumlu rol model olması gerekir. Dersi sevdirdiği, güzel anlattığı gibi davranışları ile de tutarlı olmalıdır.

Çocuğa okuma, öğrenme, yapma, uygulama sevdirilmelidir. Öğrendiği ve yaptığı şeyler dolayısıyla takdir edilmelidir.

Çocuğun yaşına ve gelişimine uygun eğitimler verilmelidir. İlkokul, ortaokul ve lise dönemlerinde çocuğa rehberlik edilmeli ve takip edilmelidir. Zaman zaman okul idaresi ve öğretmenleri ile görüşülmelidir. Takip edildiğini bilen çocuk hareketlerine dikkat eder. Olumsuz arkadaş edinmez.

Çocuklar hata yaptıklarında dinlenmelidir. Çocuğa kendisini ifade etme fırsatı verilmelidir. Çocuklar genellikle duyguları ile hareket ederler. Yapacağı işlerin sonucunu pek düşünmezler.

Çocukların teknoloji ürünü olan televizyon, bilgisayar, tablet ve akıllı telefon kullanmaları takip ve kontrol edilmelidir. Çocukların dijital aletleri sadece ihtiyaçları kadar kullanmalarına izin verilmelidir. Çocukların bilgisayarda oyun oynamalarına, sosyal medyada uzun süre vakit geçirmelerine, teknoloji bağımlısı olacak kadar dijital ortamda kalmalarına müsaade edilmemelidir.

Çocuğun ailede öğrenmiş olduğu değerler, yaşam tarzı onun karakterini/kişiliğini oluşturur. Karakter çocuğun olaylar karşısındaki tavrı ve davranışlarıdır. Konunu uzmanlarına göre karakterin yaklaşık %75’i ailede oluşur. Sağlam karakterli biri nefsinin arzu ve isteklerinin peşinden gitmez, öfkesine hâkim olur, sabreder. Öğrendiği bilgileri ve karşılaştığı olayları sorgular ve olumlu sonuçlar çıkarır.

Çocuğun küçük yaşlarda itibaren tarihimizi, dilimizi, kültürümüzü, inancımız, değerlerimizi öğrenmesi onun sağlam karakterli olmasına ve hayatta başarılı olmasına neden olur. Çünkü; öğrenilen her bilgi hafızada depo edilir/saklanır. Bilgiyi kullanmak istediğimizde irademiz etkili olur. İrademiz akıl veya duyguya göre karar verir. Kişinin iradesini güçlü kılan o kişinin karakteri/kişiliğidir. Karakteri/ kişiliği o kişinin sahip olduğu değerler belirler. İradesi zayıf olan insanlar çoğu zaman duygularına göre karar verirler. Yapacağı işlerin kendilerine veya başkalarına zarar verip vermediğini düşünmezler.

İnsanın nefsinin arzu ve isteklerinin peşinde gitmesini veya öfkesinin etkisinde kalıp belki de telafisi mümkün olmayacak zararlara yol açacak bir hata yapmasını ancak güçlü bir irade engeller. Dijital bağımlılık, madde ve alkol bağımlısı benzer olumsuz alışkanlıklar edinenler genellikle iradesi, dolayısıyla değerleri öğrenip içselleştirmemiş kişilerdir.

Adalet Bakanlığı istatistiklerine bakıldığında çocukların en fazla 15-17 yaşları arasında suça bulaştıklarını görürüz. Çocuklar bu dönemde akılları ile değil, duyguları ile hareket ederler. En fazla işlenen suçlar; gasp, hırsızlık ve cinsel tacizdir.

Örnek bir toplum, huzurlu, mutlu ve başarılı bireyler; aile bütünlüğünü sağladığımız, hayatın merkezi haline getireceğimiz ailelerde yetişir.

 

Hurşit EKİNCİ

Eğitimci- Yazar

PAYLAŞ
Önceki İçerikGÜZEL AHLAKIN ÖNEMİ
Sonraki İçerikVATANSEVERLİK