Sağlıklı yaşam, bedenen, zihnen ve ruhen sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşam şeklidir.
Dünya Sağlık Örgütü sağlığın tanımını şu şekilde yapmıştır: Sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.
Kanuni Sultan Süleyman, Cihan padişahı olmasına, bir insanın hayal bile edemeyeceği imkanlara sahip olmasına rağmen,” Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” sözüyle dünyada sağlıktan daha kıymetli bir şeyin olmadığını söylemiştir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) bizlerden, beş şey gelmeden önce beş şeyin: “Hastalıktan önce sağlığın, dolu vakitten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ihtiyarlıktan önce gençliğin, ölümden önce hayatın.” kıymetini bilmemizi istemiştir.
Sağlık, hayatta sahip olduğumuz en önemli şeydir. Sağlığın kıymetini hastalanınca daha iyi anlarız. Kaybedilen sağlığı kazanmak zordur, bazen imkansızdır. Hasta olmadan önce sağlığımızın kıymetini bilmeli ve sağlıklı yaşamaya özen göstermeliyiz.
Sağlık sorunlarının en büyük nedeni, genellikle küçük yaşlardan itibaren; dengeli, düzenli ve sağlıklı beslenmeye, spor, egzersiz yapmaya, hareketli yaşama, temizliğe, zihnimizi meşgul edecek şeylerden uzak durmaya, kısaca sağlıklı yaşamaya gerekli önemin verilmemesidir.
Her türlü imkana sahip olsak bile, vücudumuzda, zihnimizde veya ruhumuzda bir rahatsızlık olduğunda; bir şeye kızdığımızda veya üzüldüğümüzde keyfimiz olmaz, hiçbir şeyin tadını alamayız. Karamsar bir ruh halimiz olur. Yaşam kalitemiz bozulur. İnsanlarla iletişimimiz bozulur.
İnsanın beden ve ruh sağlığı yerinde olmadığı zaman, dünyanın bütün nimetlerine sahip olsa bile gözünde değeri olmaz, rahatsızlığı verdiği sıkıntılarla mücadele eder. Rahatsızlık insanın yaşam kalitesini olumsuz etkiler. En basit haliyle; başımız veya dişimiz ağrıdığında yediğimiz veya içtiğimiz hiçbir şeyin tadını alamayız, hayattan zevk alamayız.
Sağlığın kıymetini anlamak için sağlık sorunları olan; gözleri görmeyen, bacakları veya eller olmayan, yürüyemeyen, tekerlekli sandalyeye mahkûm olan, başkalarına muhtaç olan insanları ziyaret etmek, onları dinlemek ve tecrübelerinden faydalanmak gerekir.
Atalarımız, “Yaşlı insanlarla birlikte olun. Onların tecrübelerinden faydalanın.” demişler. Özellikle yaşlı insanların sağlıklı yaşam hakkındaki düşünceleri ve yaşadıkları sağlık sorunları, çektikleri sıkıntılar dinlenmeli ve önerileri dikkate alınmalıdır. İnsanlar yarınların neler getireceğini bilemezler. Sağlığımız yerinde iken sağlığın kıymetini bilmeli ve onu korumak ve güçlendirmek için elimizden geleni yapmalıyız.
İnsan bazen kaybettiği sağlığını geri kazanmak için çok çaba harcar, ancak eski sağlığına kavuşmak çok zor veya imkânsız olur. İnsan eski sağlığına kavuşmak için sahip olduğu imkanlardan bile vaz geçmek ister.
Hasta olduğumuzda doktora gideriz. Muayeneler, tetkikler ve tahliller yapılır, film veya MR çekilir… Doktorların verdiği ilaçların, çekilen film ve MR’ın yan tesirleri olur. Bir doktorun ifadesiyle: “Verilen her ilaç iki ucu keskin bir kılıç gibidir, bir tarafı iyi ederken başka bir yerde hasar bırakabilir. İlaçların zararı faydasından daha azdır.”
Önemli olan hasta olmamak için sağlıklı yaşamaya dikkat edilmelidir. Zaman zaman hasta olmadan önce sağlık kontrollerine gidilmelidir. Sağlıklı yaşamın belki de en önemli tarafı, kişinin zihnen ve ruhen rahat olması, stres, üzüntü, korku ve kaygı gibi bütün sorunlardan kurtulması gerekir.
Ruh sağlığı en az beden sağlığı kadar önemlidir. Kafamıza taktığımız bir sorunumuzu çözmezsek zamanla ruhsal sağlığımızı kaybedebiliriz. Ruhsal sağlığın bozuk olması insanı mutsuz eder, performansını düşürür, dikkatini dağıtır, insanlarla ilişkilerini zayıflatır, tahammül gücünü azaltır.
İnsanı sadece bedensel hastalıklar rahatsız etmez. Bazen yaşanan başarısızlıklar, iş hayatında yaşanan olumsuzluklar; zarar etme, iflas etme, borçlarını ödeyememe, bazı meseleleri kafaya takmak, insanlarla olan ikili ilişkilerdeki olumsuzluklar kişiyi zihnen ve ruhen hasta yapar.
İnsanlar bazen zihnen ve ruhen o kadar dolu olurlar ki; kendisine, ailesine ve sevdiklerine vakit ayıramaz, insanlarla olan ilişkileri bozulur. Bazen iş hayatındaki olumsuzlukları çevresine ve ailesine yansıtır, insanları üzer. Bazen iş hayatındaki başarısızlıkları kafasına takar ve sağlığı bozulur, telafisi zor olaylara sebep olabilir…
Hayatta sağlıklı, mutlu, huzurlu ve başarılı bir hayat sürmek istiyorsak, sağlıklı bir yaşam için elimizden geleni yapmalıyız. Sağlıklı yaşam için, hijyen/temizlik, sağlıklı beslenme/ihtiyacı kadar sağlıklı yiyecekleri yemek, düzenli egzersiz, spor yapmak/ hareketli yaşam, kaliteli uyku, zihni aktif tutacak öğrenme, kafaya bir şey takmamak, moralimizi bozacak, bizi üzecek söz ve davranışlardan, karamsar olmaktan, vücuda zarar veren, alkol, tütün, uyuşturucu gibi alışkanlıklar, teknolojik bağımlılıktan uzak durmak, hayata pozitif bakmak ve her şeyde bir güzellik aramak ve güzel düşünmek gerekir.
İnternette izlemiştim: 85 yaşında atletizm müsabakalarına katılan Japon kadına, “sağlığını neye borçlu olduğunu” soruyorlar, O da “Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve kafama bir şeyler takmamak için kendimi meşgul edecek bir şeylerle uğraşırım.” diye cevap veriyor.
Çocuklar küçük yaştan itibaren düzenli, dengeli ve sağlıklı beslenmeye alıştırılmalıdır. Özellikle sağlıklı gıdalarla beslenilmelidir. Sağlığa zararlı olan; cips, kola, şekerlemeler, jelibonlar, tatlandırıcılar, işlenmiş gıdalar, bulyon… türü gıdalardan uzak durulmalıdır. Zaman zaman sağlıklı beslenme ile ilgili uzmanında bilgiler alınmalı, uygulanmalı ve bilgiler güncellenmelidir.
Çocuklara öncelikle sofra adabı öğretilmelidir. Çocuklara yemek saatinde sofraya hep birlikte oturma, yemek seçmeme ve sofradan hep birlikte kalkma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çocuğa ihtiyacı kadar yemesi gerektiği, ihtiyaçtan fazla yemenin obeziteye neden olacağı ve fazla kiloların getireceği sorunlar anlatılmalıdır.
Zorunlu olmadıkça sofra haricinde yemek yenilmemesine dikkat edilmelidir. Çocuğun yemek seçmesine, sofrada olmayanları isteme, abur cubur şeyleri yeme alışkanlığı edinmesine izin verilmemelidir. Markete gidildiğinde bir adetten ve tek çeşitten başka almasına izin verilmemelidir. İsraftan da kaçınılması öğretilmelidir.
Özellikle sebze ve meyveler yetiştirme aşamasında ilaçlanmaktadır. İlaçlar kimyasal maddelerdir ve birçok hastalığın nedenidir. Sağlık açısından zararlı olmaması için sebze ve meyvelerin iyice yıkanmadan yenmemesi gerekir.
Sağlıklı yaşamak için sadece sağlıklı gıdalarla beslenmek yeterli değildir. Sağlıklı yaşam için hayat boyu, yaşa ve gelişime uygun olarak spor, egzersiz ve yürüyüş yapılmalıdır. Alınan kalorilerin harcanması ve bedenin sağlıklı olması için spor yapmak, hareketli olmak gerekir.
Çocuklar küçük yaştan itibaren, çocuğun yaşına, gelişimine, ilgisine ve yeteneğine uygun spor yapmaya, sporu sevdirmeye, yeteneğine göre sporun bir alanında uzmanlaşmaya teşvik edilmelidir. Spor insanı, dinç, sağlıklı, özgüveni yüksek ve sosyal yönünü güçlü yapar.
Uzun süre televizyon seyretmek, bilgisayarda, akıllı telefonlarda uzun vakit geçirmek, uzun süre hareketsiz kalmak, insan sağlığını olumsuz etkiler, göz bozukluklarına, olumsuz psikolojiye ve sağlıklı düşünmeye engel olur. Teknolojinin ürünü olan aletleri ihtiyacımız kadar kullanmalıyız.
Sağlıklı yaşama sahip olmak sadece yemekle, sporla sınırlı değildir. Zihnen ve ruhen de sağlıklı olmak gerekir. Bedenimizi çalıştırdığımız gibi zihnimizi de çalıştırmalıyız. Zihnimizi güçlendirmek için kitap okumalı, zihni güçlendirici ve geliştirici bilmece, bulmaca gibi aktiviteleri yapılmalıyız. Zaman zaman bulunduğumuz topumda sosyal ve kültürel faaliyetlerde görev almalıyız.
Sağlıklı yaşam için, alkol, sigara, dijital bağımlılık, sosyal medyada fazla zaman geçirmek gibi hayatı olumsuz etkileyen kötü alışkanlıklardan uzak durulması, düzenli ve kaliteli uyku, olumlu sosyal yaşam ve düzenli bir yaşam gerekir. Kendimize ve sevdiklerimize vakit ayırmak ve onlarla güzel vakitler geçirmek gerekir.
Hasta olmamak için gerekli hassasiyeti göstermeliyiz. Kendimiz hasta olduğumuzda başkalarına da bulaşmasını önlemek için gerekli tedbirleri almalıyız. Eğer bir yerde bulaşıcı hastalık söz konusu ise, hastalığın olduğu yerden uzak durulmalı, gerekli koruyucu önlemler alınmalıdır. Bulaşıcı hastalığın olduğu yere girmek zorunda isek gerekli koruyucu önlemleri alarak girmeliyiz. Sağlığa zararlı havanın, suyun, gıdaların olduğu ortamlardan uzak durmalıyız. Çevrenin de temiz olmasına gerekli özeni göstermeliyiz.
Sağlıklı yaşam için ihtiyacımız olan bilgileri öğrenmeli ve uygulamalıyız. İnsanlar hasta olmaktan çok, geç kalmaktan, gerekli tedbirleri almamaktan korkmalıdır. Kaybedilen para kazanılabilir, ancak kaybedilen sağlığı kazanmak zordur, bazen de imkansızdır.
Elimde imkân olsa; hasta insanların, yaşlıların, bakıma muhtaç insanların; hastalıkla ilgili düşüncelerini, sağlıkla ilgili tavsiyelerini, hasta olma nedenlerini, duygularını, düşüncelerini, ruhsal durumlarını, hayat hikayelerini, hayattan beklentilerini anlatan videolarını çeker okullarda öğrencilere izlettirirdim. Öğrencilerle huzurevlerini ziyaret eder onların hikayelerini dinlemelerini, onların durumlarından dersler çıkarmalarını sağlardım. Başarılı insanların, başarılarında sağlıklı yaşamın nasıl etkisi olduğunu öğrenmelerini isterdim.
Hastalık bir nevi mahkumiyettir. Bazen ilaçlara mahkûm olmak, bazen en sevdiğin şeyleri yememeye, diyete mahkûm olmak, bazen tekerlekli sandalyeye mahkûm olmak, bazen yatağa mahkûm olmaktır, yapmak istediğin birçok şeyi yapamamaktır. Yaşam kalitesinin düşmesidir.
Şeker hastası bir arkadaş anlatıyor: “Pastanenin önünden geçerken vitrindeki baklavayı gördüm. Şeker hastasıyım, yememe gerektiğini biliyorum. Yine de dayanamadım bir kilo baklava aldım ve eve gittim. Baktım evde kimse yok. Olsalar bana baklavayı yedirmeyeceklerini de biliyorum. Evin kapısını açık bıraktım. 112 acil servise telefon ettim. Şu adreste bir hasta var diye bildirdim. Telefonu kapatıp baklavaları yedim. Kendime geldiğimde hastanede acil serviste yatıyordum…”
Sağlıklı yaşamanın nasıl olduğunu, neler yememiz, neler yapmamız, nasıl yaşamamız gerektiğini bir çoğumuz biliyoruz. Bilmek yetmiyor, bilineni uygulamak gerekir. Bilineni uygulamak için sağlam bir iradeye ve güçlü bir karaktere sahip olmak gerekir.
Hurşit EKİNCİ