YARATILIŞ AMACIMIZ VE SORUMLULUKLARIMIZ

0
15

Müthiş bir ahenk/uyum ve düzen içinde yaratılmış olan Kâinatta/Evrende var olan her şeyin; var oluşunun amacı ve görevi vardır. Canlıların yaşayabilmesi için gerekli olan; havanın, suyun, gıdanın, ısının, ışığın… bulunduğu Dünyamızda, insanın yaratılışının bir amacının olmaması düşünülebilir mi?

Gecenin, gündüzün, mevsimlerin, iklimin belirli bir düzen içinde olduğu; havanın, suyun, ısının, gıdaların, tabiatta olan her şeyin belirli bir düzen ve denge içerisinde olduğu Dünyamızda; insanların kendi aralarında veya diğer canlılarla aralarında uyulması gereken kuralların olmaması mümkün mü?

Kuralların olmadığı toplumlarda kargaşa olur, anarşi olur, haksızlık olur, zulüm olur, güçlüler hep haklı olur, güçsüzler hakkını koruyamaz, insanlar özgürce yaşayamaz… adalet olmaz, huzur ve mutluluk olmaz… yaşam çekilmez olur.

İnsanları yaratan Allah, insanların yaratılış gayesini, insanların uymak zorunda oldukları kuralları, görev ve sorumlulukları, peygamberleri/elçileri vasıtası ile insanlara bildirmiştir.

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Ademden, son peygamber Hz. Muhammed’e kadar gönderilmiş olan peygamberler; insanlara Allah’ın emir ve yasaklarını, uymak zorunda oldukları kuralları ve var oluş nedenlerini bildirmişlerdir.

Allah, İlahi emir ve yasaklarını melek Cebrail vasıtası ile peygamberlerine bildirmiştir. Melek Cebrail, peygamberlere rehberlik ederek, Allah’ın emirlerinin/ibadetlerin nasıl yapılacağını peygamberlere öğretmiştir.  Cebrail’in getirmiş olduğu İlahi kelam/Vahiy, peygamberler tarafından insanlara bildirilmiştir.

Peygamberler Allah’ın Cebrail vasıtası ile göndermiş olduğu emir ve yasakları, yapılması gereken ibadetleri melek Cebrail’den öğrendiği şekilde yaşamış, yaşantısı ile örnek olmuş ve insanlara öğretmiştir. İnanan insanlar ilahi emirlerin gereğini yerine getirmişler ve çevrelerindeki insanlara da tebliğ etmişler/öğretmişlerdir.

Allah tarafından melek Cebrail vasıtası ile; İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’e 10 sayfa, Hz. İbrahim’e 10 sayfa, Hz. Şit’e 50 sayfa, Hz. İdris’e 30 sayfa ilahi vahiy indirilmiştir. Hz. Musa’ya Tevrat, Hz. Davut’a Zebur, Hz. İsa’ya İnci, son peygamber Hz. Muhammed’e Kur’an-ı Kerim indirilmiştir.

Allah tarafından peygamberlerine gönderilen Kutsal Kitaplardaki inanç esasları aynıdır: Allah’tan başka İlah olmadığına, ahiret gününe (öldükten sonra insanların dirileceklerine, yaptıklarından hesaba çekileceklerine…), meleklere, peygamberlere (Allah’ın elçilerine), peygamberlere gönderilen kitaplara inanmaktır.

Her peygamber kendisinden sonra gelecek olan peygamberi haber vermiştir. Yeni bir peygamber geldikten sonra onun getirdiği emir ve yasaklara uyulması emredilmiştir. Kur’an’a göre; Allah’ın bütün peygamberlere indirdiği dinin adı: İslam ve ona inananlara Müslüman denir.

Bir Müslüman, İlk peygamber Hz. Ademle başlayıp Hz. Muhammed ile sona eren bütün peygamberlere ve peygamberlere Allah tarafından indirilen Kutsal Kitaplara inanır. Hz. Musa’ya indirilen Tevrat’ın aslına, Hz. Davud’a indirilen Zebur’un aslına ve Hz. İsa’ya indirilen İncil’in aslına inanır. Bugün Yahudilerin elinde bulunan Tevrat’ın ve Hıristiyanların elinde bulunan İncilin tahrif edildiğine/bozulduğuna inanır. Kuranın inmesi ile diğer kitapların hükümlerinin bittiğine inanır.

Tevrat, Hz. Musa’ya indirilmiştir. Tarihi sürece baktığımızda; Yahudilerin Babil İmparatorluğu tarafından M.Ö. altıncı Yüzyılda bozguna uğratılması sonucu Tevrat’ın orijinal nüshaları yok olmuştur. Yahudiler, 70 yıl süren Babil sürgünü sonunda Azra’nın hafızasında kalan şeylerin Tevrat olduğunu kabul ederek yeniden kitap haline getirmişlerdir. Yeniden yazılan Tevrat’ta; orijinal Tevrat’ta olan sözlerden olduğu gibi orijinal Tevrat’ta olmayan sözlerinde ilave edildiği iddia edilir.

İncil, Hz. İsa’ya indirilmiştir. İncil Hz. İsa zamanında kitap haline getirilmemiştir. Hz. İsa’dan sonra en erken yazılan İncil 80 yıl sonra yazılmıştır. Bugün Hıristiyanların elinde bulunan İnciller; Matta, Luka, Yuhanna ve Markos İncilleridir. Bu İnciller birbirinden farklılıklar arz etmektedir.

Kur’an-ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e indirilmiştir. Son peygamber Hz. Muhammed’e melek Cebrail vasıtası ile Kuran’ın ayetleri parça parça indirilmiş ve bu iniş 23 senede tamamlanmıştır. Cebrail vasıtası ile son peygamber Hz. Muhammed’e indirilen Kuran’ın ayetleri, Hz. Peygamber ve inananları tarafından ezberlenmiş ve vahiy katiplerince yazılmıştır.

Hz. Peygamberin vefatından sonra, Hz. Ebu Bekir’in halifeliği döneminde Kur’an ayetleri toplatılarak kitap haline getirilmiştir. Bugün Müslümanların elinde bulunan Kur’an-ı Kerim, nesilden nesile yazılı olarak ve ezberlenerek günümüze kadar değişmeden gelmiştir.

Tarih boyunca insanlarda Tanrı inancı hep olmuştur. İnsanlar, Ay’a, Güneşe, Yıldıza, Ateşe… tapmışlar. Bazen yöneticileri/firavunları tanrı edinmişler, bazen kendi elleri ile yaptıkları putlara tapmışlardır. Yunan mitolojisine göre Tanrılar insan gibi gösterilmiştir…

İslam inancına göre; Hz. Ademle başlayıp Hz. Muhammed’le son bulan peygamberler vasıtası ile gönderilen ilahi dinler haricindeki bütün dinler/inançlar reddedilir.

Günümüzün en büyük sorunu; insanların birçoğunun İslam dini hakkındaki bilgileri; çoğunlukla taklitçi, kulaktan duyma, bazen ön yargılı, eksik bilgilerden oluşmaktadır. İslam, Kuran ve sünnet temel alınarak kaynağından öğrenilmelidir. Bugüne kadar Kuran’ın hiçbir ayetinin bilime aykırı olduğu görülmemiştir. Bazen konunun uzmanı olmayan insanlar ayetleri istedikleri gibi yorumlamışlardır.

Ülkemizde İslam’a olumsuz yaklaşan aydınların çoğunluğunun; İslam hakkındaki bilgileri kulaktan duyma, yanlış ve olumsuz/doğru olmayan bilgilerden oluşmaktadır. Aydınlarımızın çoğunluğu Batılı aydınların kendi dinlerine baktıkları gibi İslam’a bakmaktadırlar. Bırakın tarafsız ve objektif olmayı; İslam’a ön yargı ile, düşmanca bakmaktadırlar. İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır.

Günümüz Türkiye’sindeki gazetelerde köşe yazarlığı yapan yazarlara örnek olarak; N.D. ismindeki yazar, Kasım 2024 tarihli gazetesindeki köşe yazısında “Her Müslüman ülkeye bir Kâbe yapılmasını” önermiştir. N.D. Kabe’nin ne olduğunu, Haccın ne olduğunu, Müslümanlar için ne gibi anlam ifade ettiğini bilmiyor…

Üniversitelerimizdeki birçok akademisyen de din konusunda yanlış, eksik, önyargılı ve düşmanca düşüncelere sahipler. Olaylara tarafsız bir gözle değil, kendi dünya görüşünün penceresinden bakmaktadırlar.

Akademisyenler, din konusunu öğrencilere, kendi düşüncelerine göre veya Batılı filozoflardan nakille anlatıyorlar: “İlk küçük toplumlarla birlikte din de vardı. Bu kabile reisi ile büyücünün halkı sömürmek için ortaya koydukları ve tamamen insanların zaaflarından ve korkularından faydalanan bir yapıydı”, “Din insanları uyutmak/ sömürmek için uydurulan bir müesses idi. İlkel toplumlar için bu tespitler doğru olabilir. Ancak İlahi dinler için geçerli değildir.

Peygamberler hiçbir zaman iktidar sahiplerinin adamı olmamışlardır. Peygamberler iktidar ve güç sahipleri ile mücadele etmişlerdir. Onların güç ve iktidara ortak olma tekliflerini reddetmişlerdir.  Kendilerine Allah tarafından bildirilen esasları insanlara tebliğ ederken nice sıkıntılara katlanmışlardır. İnananlar iktidar sahipleri tarafından nice zulümlere, işkencelere… katlanmışlardır.

Hz. Musa Firavun ile, Hz. İbrahim Nemrut ile, Hz. Muhammed Mekke’nin iktidar ve güç sahibi kişileri ile mücadele etmişlerdir. Peygamberlerin hayatı hep mücadele ile, zorluklar içinde geçmiştir. Peygamberlerin hayatı iyi öğrenilirse; onların yaşam tarzları, mücadeleleri ve getirmiş oldukları ilahi mesajlar daha iyi anlaşılır.

Günümüzde insanlar televizyon, akıllı telefon, sosyal medya, yazılı ve görsel basın ile uyuşturulmaktadır. İnsanların akılları ile değil, duyguları ile karar vermeleri, haz peşinde koşmaları için reklamlar ve diziler yoluyla insanlar etkilenmektedir. İnsanlar sosyal medya ve moda adı altında kendi giyeceklerini, yiyeceklerini, kullanacağı eşyaları yaşam tarzlarını belirlemektedirler.

Günümüzde insanların bir kısmı, şarkıcıları, bir kısmı sanatçıları, bir kısmı futbolcuları… kendilerine idol olarak almışlardır. Onları bir nevi yüceltmekte ve onlara büyük hayranlıklar beslemektedirler.

Güç odakları İslam’ı istemezler. Çünkü; onların geçim kaynakları olan, içki, kumar, zina, haksız kazanç, ahlaksızlık… gibi konuları İslam şiddetle yasaklar. Allah’a inanan bir kişi; Allah’ın kendisini ve yaptığı her şeyi gördüğünü, yaptığı her şeyin kaydedildiğini, öldükten sonra yapmış oldukları şeylerden hesaba çekileceğini bilir.

Kalbinde Allah korkusu olan kişiler Allah’ın yapılmasını yasakladığı şeyleri yapmazlar. Allah’ın yapılmasını emrettiği şeyleri yaparlar.

Allah’a gerçek anlamda inanan/iman eden insan; içki içmez, kumar oynamaz, zina etmez, haksız yere adam öldürmez, emanete hıyanet etmez, yalan söylemez, hırsızlık yapmaz, başkasının hakkını gasp etmez, haksız kazanç elde etmez… öfkesini yener, affeder, paylaşır, kendisi için istediğini başkası için de ister. Kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına yapmaz. Başkasına eli ve dili ile zarar vermez. İnsanlara yardım eder… kısaca güzel olan şeyleri yapar, kötü olan şeylerden uzak dururlar.

Allah, kutsal kitabı Kuran-ı Kerimde, kendisinden başka ilahın olmadığını, varlığının hiçbir şeye muhtaç olmadığını, her şeyin ona muhtaç olduğunu; doğmadığını, eşinin ve benzerinin olmadığını, kendisinin ezeli ve ebedi olduğunu, her şeyi yoktan var eden olduğunu, kâinatın maliki olduğunu… açıklar.

Allah, sadece ona ibadet etmemizi, sadece ondan yardım dilememizi, sadece onun önünde eğilmemizi, sadece ona secde etmemizi emrediyor. Allah bütün insanların bir ve eşit olduğunu, insanların makam ve mevkilerinin, sahip oldukları mal ve güçlerin Allah yanında bir değerinin olmadığını açıklıyor. Allah nazarında en iyi insanın Allah’ın emrettiği gibi yaşayan insan olduğunu bayan ediyor.

Günümüzde Yahudiler, Hz. Musa’ya inen Tevrat’ın orijinalini kaybetmişler ve Hz. Musa’nın tebliğ ettiği temel esaslardan uzaklaşmışlardır. Yahudiler kendilerini tanrılarının seçtiği üstün ırk olarak görürler. Yahudi anneden doğmayan Yahudi olarak kabul edilmez…

Günümüzde Hristiyanlar, Hz. İsa’ya indirilen İncilin temel inançlarından uzaklaşmışlardır. Onlar Hz. İsa’yı Tanrının oğlu ve tanrı olarak kabul ederler… Kaldı ki Kur’an-ı Kerim geldikten sonra diğer kutsal kitapların hükümleri kalkmıştır.

Kuran-ı Kerimde insanların yaratılış gayesi, görev ve sorumlulukları, inanç esasları, yapması gereken ibadetler, peygamberlerin göre ve sorumlulukları açıkça belirtilmiştir. Buna göre:

Kuran-ı Kerimin Bakara Suresi 29. Ayetinde, “O (Allah), yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı…” denilmektedir. Allah her şeyi insan için yaratmıştır. Allah sadece insana akıl vermiştir. Sadece insan yaptıklarından sorumludur. İnsanlar ahirette yaptıklarından hesaba çekilecektir. İslam inancına göre bu dünya imtihan dünyasıdır.

Her bir canlının, bitkinin… bir görevi ve amacı vardır. İnsan bazı canlıların etinden, bazılarının sütünden, bazılarının derisinden… faydalanır. Kimisini ulaşım ve yük taşımak için kullanır… kimi canlıların ekolojik dengeyi devam ettirme görevleri vardır…

Allah insanın yaratılış amacını Kuran-ı Kerimde, Zariyat suresi 56. Ayette, “Ben insanları ve Cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım.” diye açıklanmaktadır. Kuran’a göre insanların ve cinlerin yaratılış amacı, Allah’a ibadet etmektir.

İbadet, insanın Allah’a karşı duyduğu saygıdan ve sevgiden dolayı, nefsinin arzu ve isteklerine karşı durması, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun davranması ve yaşamasıdır. İbadet, kısaca; Allah’a emrettiği gibi inanmak, Allah’ın yapmamızı emrettiği görevleri yapmak, yapılmasını yasakladığı şeyleri yapmamak… Kısaca, Allah’ın emrettiği gibi yaşamaktır.

Allah’ın emrettiği gibi inanmak: Allah’tan başka ilah olmadığına, Ahiret gününe/ölümden sonra dirilip yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimize, Allah’ın meleklerine, Allah’ın gönderdiği peygamberlerine, Allah’ın peygamberleri ile gönderdiği kitapların aslına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın son elçisi/peygamberi olduğuna inanmaktır.

Allah’ın emrettiği görevleri/ibadetleri yapmak; Namaz kılmak, Oruç tutmak, maddi durum iyi ise Zekât vermek, Hacca gitmek ve Kelime-i Şehadet getirmektir.

Allah’ın emrettiği gibi yaşamak; farz olan ibadetlerle birlikte, günlük hayatımızda; yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, içki içmemek, kumar oynamamak, iftira etmemek… kısaca kötü alışkanlıkları, davranışları terk etmektir.

Yardımlaşmak, paylaşmak, affedici olmak, cömert olmak, başkalarının hata ve kusurlarını araştırmamak, kendimiz için istediğimizi başkası için de istemek, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeylerin başkasına da yapılmasını istememek… Kısaca güzel ahlak sahibi olmaktır.

Allah’ın “yapınız” şeklindeki emirleri insanın faydasına olan şeylerdir. Allah insanın aleyhine olan bir şeyin yapılmasını emretmez. Farz olan ibadetlerin amacı:

Namaz kılmak: Öncelikle maddi ve manevi temizliktir. Bedenin, ruhun ve kalbin temizlenmesidir. Allahtan başkasının önünde eğilmemek, yalnız Allah’ın huzurunda eğilmek, kula kulluk etmemek, dünyalık sıkıntılardan uzaklaşmaktır. Zamanı planlamaktır, dünyevi işlerden uzaklaşmaktır, sağlıklı yaşamdır…

Oruç: Nefsin terbiyesidir, nefsin arzu ve isteklerinden uzak durmaktır. Sabırdır, nimetin kıymetini bilmektir, aç insanın halinden anlamaktır, paylaşmaktır, kötülüklerden uzaklaşmaktır, eline, diline, gözüne, kalbine hakim olmaktır, sağlıklı yaşamdır…

Zekât: Malın manevi olarak temizlenmesidir. Maldaki fakirin hakkını vermektir. Malın araç olması, amaç olmaması, malın esiri olmamaktır. İhtiyaç sahibi insanlara yardım etmektir. Yardımlaşmadır, paylaşmadır, toplumdaki kardeşlik bağlarının güçlenmesidir…

Ayrıca zekât verecek kadar mala sahip olmayanların, imkanları ölçüsünde ihtiyaç sahibi olanlara vermeleri/ yardım etmeleri, fakiri doyurmaları, yetimin başını okşamaları emredilmiştir.

Hac: Dünyadaki Müslümanların kutsal beldede, Kabe’de buluşmasıdır. Hac ibadeti zekât gibi maddi durumları iyi olanlara farzdır. Hacda insanlar üzerlerinde hiçbir şey olmadan beyaz renkli ihrama girerler. Hac ahiretin provasıdır. Orada beyaz ihramlar içinde insanların makamları, zenginlikleri, statülerinin eşit oldukları hatırlatmadır.

İslam’a göre; sadaka vermek, insanlara yardım etmek, güzel söz söylemek, hastayı ziyaret etmek, yetimin başını okşamak, fakiri doyurmak, bir insanı kötülük yapmaktan alıkoymak, dürüst olmak, anneye, babaya, yakın akrabaya yardım etmek, darda kalanın yardımına koşmak…  Kısaca güzel ahlaka sahip olmak ibadet olarak kabul edilir.

Allah’ın insanları ibadetine ihtiyacı yoktur. İnsanlar Allah’ın emrettiği ibadetleri yapmakla hem dünyada huzurlu ve mutlu yaşar, hem de ahirette Allah’ın cennetine girmeye hak kazanır.

İslam’da ibadet için temizliğe çok önem verilmiştir. Maddi temizlik su ile yapılan temizliktir. Abdest alınmadan namaz kılınmaz. Manevi temizlik, azalarla; el, ayak, dil, göz, kulak ile günah işlememektir.

İbadetlerin kabulünde en önemli husus; niyettir. İbadetlerin sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yapılması gerekir. Dil ile ibadet edildiği/dua edildiği gibi, kalben Allah’ı görüyor gibi ibadet edilmesi önemlidir. En önemlisi kalbin Allahtan başkasından temizlenmesi ve midenin helal lokma ile beslenmesi istenir.

İslam inancına göre: Dünya bir imtihan dünyasıdır. İnsanların her anı manevi olarak kayıt altına alınmaktadır. İmtihan dünyasında kişinin en büyük düşmanı Şeytandır. Şeytan insanı güzel olan şeyleri yapmaktan alıkoymaya çalışır. Kötülükleri güzel gösterir. İnsanı etkilemeye çalışır.

İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilecekler, insanlar yaptıklarından hesaba çekileceklerdir. İnsanlar arasında hesaplaşma olacaktır. Birinin başka bir insanda hakkı varsa gelip alacaktır. İslam’a göre “kul hakkı” çok önemlidir. Hayvanlara eziyet eden, aç bırakan kişilerden de hayanlar hakkını alacaktır.

Sevabı günahından fazla olan insanlar Allah’ın vadettiği Cennete gireceklerdir. Günahı fazla olanlar yine Allah’ın vadettiği cehenneme gireceklerdir.

Allah’ın insana vermiş olduğu aklı kullanmak gerekir: İnsanlar dünyaya gelirken hiçbir şey getirmiyorlar. Öldükten sonra hiçbir şey götürmüyorlar. Mezarlıklar ibret almak için ziyaret edilmelidir. Bizim ulaşmak istediğimiz hayallerimize ulaşan, hayallerimizin de ötesinde imkanlara sahip olan insanlar ölmedi mi? Bu dünyadan ne götürebildiler? İnsanlar öldükten bir müddet sonra unutuluyorlar. Ancak ölmez bir eser bırakan, insanların gönlünde taht kuran insanlar unutulmuyor.

Ölümü unutmayın diyorsak; dünyadan elinizi ayağınızı çekin hep ibadetle meşgul olun anlamında değil. Tabi ki hayallerimize, hedeflerimize ulaşmak için çalışacağız. Makam, mevki, statü, mal, para sahibi olacağız. Ancak sahip olduğumuz her şey araç olacak, amaç olmayacak. Parayı kazanacağız ancak helalinden olacak. Makam sahibi olacağız ancak adaletli olacağız. Başkasının hakkını yemeyeceğiz…

Kısaca kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyeceğiz. Başkaları elimizden ve dilimizden zarar görmeyecek. Kısaca hayatın her alanında emrolunduğumuz gibi dosdoğru insanlar olarak hayat süreceğiz.

Hurşit EKİNCİ

Eğitimci- Yazar