Değerler Eğitimi: Komşuluk

0
8076

 

Komşu: Aynı beldede yaşayan,  aynı binada bulunan dairelerde veya birbirlerine  yakın evlerde  ikamet eden, birbirlerine en yakın iş yerlerinde  çalışan insanlar birbirlerinin komşularıdır.

Komşuluk: Birbirlerine komşu olan insanlar ve aileler arasındaki ilişkilerin bütünüdür.

Komşuluk ilişkilerinde, insanlar arasında  hiçbir şekilde  (gayrimüslim, Ermeni, Yahudi, Rum, yabancı… ) ayırımı yapılmaz. Komşuluk, komşu olan bütün insanları kapsar.

Komşuluklar çoktur: Ev komşusu, işyeri (dükkan) komşusu, tarla ( bahçe) komşusu, mahalle komşusu…

Güzel komşulukların olduğu yerde insanlar mutlu olur. Güzel komşuluk ilişkileri, toplumu meydana getiren insanlar arasındaki güven duygusunu artırır. “Ev alma komşu al”; “Komşu komşunun külüne muhtaçtır”, “Komşunun köpeği komşuya havlamaz” … atasözleri çok şeyler anlatmaktadır.

Komşular arasındaki komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesi, toplumun huzur ve mutluluğu için önemlidir. Aile içi ilişkilerden sonra en önemli ilişkiler; komşular ile olan ilişkilerdir. Bazı İnsanlar komşusu iyi olduğu için, daha iyi imkanların olduğu yere “komşularım çok iyi” diyerek gitmek istemez. İnsanlar bazen de komşusu yüzünden kendi evi olmasına rağmen evini terk edip gider. Kötü komşu huzursuzluk kaynağıdır.

Hz. Peygamber komşuluk hakkında şöyle diyor: “Cebrail (as) bana komşu hakkında öyle ısrarla tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya varis (mirasçı)  kılacak zannettim”

Ancak kan bağı (akrabalık ) olanlar birbirlerine mirasçı olurlar. Komşuluk ilişkisi akrabalık bağı kadar önemlidir.

Allah (cc) Kuran-ı Kerimde şöyle buyuruyor: “ Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa-36)

Geçmişte acılarımızı, sevinçlerimizi, lokmamızı paylaştığımız, zor zamanda birbirimizi teselli ettiğimiz, birbirimize canımızı, malımızı, namusumuzu emanet ettiğimiz… komşularımız ve güzel komşuluklarımız vardı…

Komşunun paraya ihtiyacı olduğunda borç para verilirdi, Araç gerece ihtiyacı olduğunda araç gereç verilirdi. Eşyaya ihtiyacı olduğunda eşya verilirdi. İşini yetiştiremediği zaman  yardım (imece usulü) edilirdi…

Sevinçli günümüzde yanımızda ilk olan, bizi ilk tebrik eden, bize maddi ve manevi olarak yardım eden komşularımız olurdu. Bayramlarda bayramlaşmak için  ilk gelenler yine komşularımız olurdu.

Üzüntülü günlerimizde ilk yardımımıza koşan, bizi ilk teselli eden, cenazemiz olduğunda evimize yemek getiren, misafirlerimizin bir kısmını evinde misafir eden komşularımız olurdu.

Bir yere gitmek zorunda kaldığımızda küçük çocuklarımızı, evimizi, evimizin anahtarını  komşularımıza emanet ederdik. Çocuklar ellerinde yiyeceklerle  ( komşunun çocuğu görürde o da ister. Belki komşunun alacak imkanı yoktur diye ) sokağa gönderilmezdi.

Komşunun çocukları büyüklerimize karşı, kendi anne ve babalarına, kendi abla ve kardeşlerine karşı gösterdiği saygıyı gösterirlerdi. Komşuların hata ve kusurları aranmazdı. Onların sahip olduğu şeyler sevinçle karşılanır hased edilmezdi.

Evimizde yemek piştiği zaman “kokusu komşuya gitmiştir” diyerek yemeğimizden tatması için komşularımıza da  ikram edilirdi. Komşudan gelen ikramı  beğenilmemezlik edilmezdi. Komşuya karşı gururlu, kibirli, kaba ve saygısız davranılmazdı.

Komşuya kötü söz söylenmez, çocukların onları rahatsız etmesine müsaade edilmezdi. Kendimiz için yapılmasını istediğimiz şeyleri komşularımız için de isterdik. Kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri komşumuz için de istemezdik.

Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Komşusuna eziyet eden bana eziyet vermiş, bana eziyet eden de Allah’a eziyet etmiş olur. Komşusu ile harp eden benimle savaşmış, benimle savaşan da Allah’la savaşmış olur.”

Geçmişte komşunun derdi ile dertlenilirdi. Komşuluk ilişkileri çıkar ilişkisi değil, kardeşlik ilişkisi idi.

Günümüzde insanlar sudan bahaneler ile komşuları ile kavga ediyor, mahkemeye düşüyorlar… Nedenler araştırıldığında: “Yüksek sesle gece yarısı müzik dinliyor, balkondan halı çırpıyor, çok gürültü yapıyorlar… “

Aslında komşular arasındaki tartışma ve kavgaların nedeni: “Halıyı tepemize çırptı, gürültü ediyor, çocuklara bağırmış … “ gibi nedenler  olsa da o olay bardağı taşıran son damladır. Komşular arasında iletişim olmaz ise komşular, komşusunun her hareketini olumsuzluğa yorar (kesin şunu yapmak istiyordur, zaten geçen gün karşılaştık selam bile vermedi… ), niyet okumaya başlar. Olumsuz görülen davranışları komşu bilmediği için komşu o  davranışta devam eder.

İnsanlar tatlı dil ve güler yüzle, iyi niyetli olarak birbirleri ile konuşsalar sorunlar çözülür.  Komşuluk ilişkilerinin güzel olması için komşular arasında karşılıklı olarak ziyaret etme, selamlaşma, hediyeleşme, hal hatır sorma… yapılmalıdır.

Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Komşusu kötülüğünden emin olmayan kimse, kâmil mümin değildir. Allah’a ve ahirete inanan, komşusunu incitmesin! “

“Allah ve Resulünü seven, bunların da kendisini sevmesini isteyen, konuşunca doğru söylesin, emanete riayet etsin ve komşusu ile iyi geçinsin!”

Aslında tartışmalara veya kavgalara  neden olan şeyler çoğunlukla  anlamsız nedenlerdir. Halkın tabiri ile: “ceviz kabuğunu doldurmayan şeyler”, “sudan şeyler”…

Asıl sorun; komşular ile aramızdaki iletişimsizlik, komşuluk ilişkilerinin olmaması. Komşular arasında komşuluk ilişkileri olsa, insanlar birbirlerini dinleseler,  birbirlerinin niyetlerini anlar, ihtiyaçlarını bilir, aralarındaki güven bağları güçlenir, sorunlar sorun olmaktan çıkar…

Komşular arasında iletişimin olmadığı yerlerde insanlar arasında güvensizlik, şüphecilik, birbirlerine önyargı ile bakma, hata ve kusur arama, ufak olayları büyütme… eğilimi görülür.

Günümüzde aynı binada oturan insanlar arasındaki komşuluk ilişkileri yok denecek kadar zayıf. Yıllarca komşusu olan kişiler bayramda bile görüşmüyorlar, tanışmıyorlar. Ancak bir sorun olursa resmi kurallar içinde iki yabancı gibi konuşuyorlar.

Anadolu’nun fethinden sonra, bu topraklarda yaşayan  Müslümanı, Hıristiyan’ı, Yahudi’si, Ermeni’si bin yıla yakın birbirleri ile  komşu olmuşlardır. Camisi, kilisesi, havrası yan yana  yapılmış, aralarında bir sorun çıkmamış. Ne zaman ki bu insanların arasına dışarıdan birileri fitne sokmuş, insanlar arasındaki iletişim kanalları kapanmış, aklı selimin yerini öfke ve düşmanlıklar almış, o zaman toplumda kargaşa baş göstermiş, toplumda huzursuzluklar meydana gelmiş, büyük acıların yaşanmasına sebep olunmuştur..

İyi insan, gerektiğinde  komşunun sıkıntılarına da katlanır. Ona zararı dokunmaz. Komşusu ile çözülemeyen sorunlar karşısında sabreder. Gerektiğinde anlayışla karşılar. Affetmesini bilir. Olayları değerlendirirken karşıdaki insanların psikolojisine göre davranır. Yapacağı iş komşusunu etkiliyorsa onu bilgilendirir ve onun rızasını da alır.

Daha önce görev yapmış olduğum Çankırı’nın Orta ilçesinde yaşanmış, bu konuda güzel örnek olan bir olayı bana aktarmışlardı: “ Bir adam, delikanlı iki oğlu ile tarlasını sürmeye gidiyor. Tarlasına gidebilmek için komşunun tarlasından geçmek zorunda kalıyor. Komşu tarlanın sahibi gelip, benim tarlamdan nasıl geçersiniz diye  “ana avrat…” küfrediyor. Delikanlılar sürmekte oldukları tarlayı bırakıp ellerine sopaları alıyorlar ve adamı dövmeye geliyorlar. Durumu gören gençlerin babası onlara kızıyor… “Size ne oluyor! Sövdü ise benim hanımıma sövdü… işinizin başına gidin” diyor ve gençlere kızıyor… Komşu adam hatasını anlıyor ve özür diliyor.”

İyi insan, sadece komşularına ve diğer insanlara zarar vermeyen değil, onlardan gelecek zararlara ve sıkıntılara da katlanandır.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: “Allah indinde komşuların iyisi komşularına faydalı olandır.”

“Şunlar Müslüman için saadettir: Saliha hanım, iyi komşu, geniş ev ve uygun binek.”

“Kötü komşuya kıyamette Allahü teâlâ rahmetle nazar etmez.”

Hep eski komşulukları özlemle anlatıyoruz. Bizler de daha güzel komşuluklar yapabiliriz. Yeter ki isteyelim. Güzel komşuluklar hayal değil. Ne oldu da eski komşuluklar kayboldu?

Şartlar ne kadar değişirse değişsin insan isterse yapabilir. Önce ben değil, önce biz demek zorundayız. Kendi çıkarımızı değil, toplumun çıkarını öncelikli olarak düşünmeliyiz.

 “Kıyamet günü birbirinden davacı olacakların ilki komşulardır.” (Hadis-i Şerif)

Muaviye b. Hayde’den rivayet ediliyor: “Ey Allah’ın Resulü! Komşumun benim üzerimdeki hakkı nedir?” diye sordum. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Hastalanırsa ziyaret edersin, ölürse cenazesine katılırsın, senden borç isterse verirsin, muhtaç duruma düşerse açığını örtersin.”

Komşuluk hakkı ilahi bir hak olarak  görülmüştür.  “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” hadisi  bizlere komşunun derdi ile dertlenmemiz gerektiğini belirtiyor.

Komşuluk hakkı : Komşumuz borç veya ödünç bir şey isteyince imkânımız ölçüsünde verilmeli. Yardıma ihtiyacı olduğunda yardım edilmeli. Hastalanınca ziyaret edilmeli. Mutlu günlerinde sevinçlerine, kederli günlerinde üzüntülerine ortak olunmalı. Cenazeleri olduğunda taziyede bulunulmalı, cenaze işlerine yardımcı olunmalı. İzni olmadan evlerinin güneş almasını önleyecek, cephesini kapatacak işler yapılmamalı. Konuşularak sorunlar çözülmelidir. Maddi ihtiyacı olduğunda öncelikli olarak yardım edilmelidir.

Sahabeden biri sabah namazına geliyor ancak namazı kılar kılmaz mescidden ayrılıyor. Bu durumu gören Hz. Peygamber : “Niçin mescidde kalıpta  duanı etmeden gidiyorsun?” diye soruyor. Sahabe diyor ki : “Ya Resulullah ! mevsim yaz mevsimi, meyveler olgunlaşmış durumda. Komşumun bahçesindeki hurmanın dalları bizim bahçeye sarkıyor. Erkenden gidip  evimin bahçesine dökülen hurmaları toplayıp komşumun kapısının önüne bırakıyorum. Geç kalırsam çocuklarımın uyanıp komşumun o hurmalarını yemelerinden korkuyorum.

Komşularla yumuşaklıkla, güler yüzle, sorun çözücü bir tavırla iletişim kurulmalıyız. Fabrika sahibi olan bir iş adamı başka bir iş adamına mal sipariş ediyor. Gelen mallara bakan iş adamı, malların  anlaştıkları  kalitede olmadığını görüyor. Kızgınlıkla” anlaşmayı iptal etmek ve tazminat davası açmak” üzere diğer iş adamının yanına gidiyor.  İş adamı onu o kadar güzel karşılıyor ki, anlaşmayı iptal edip tazminat davası açacağına yeni  siparişler vererek ayrılmak zorunda kalıyor.

Ne demişler: “ Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır.”

Bir kimse evini veya tarlasını satmak istese komşusunun öncelik hakkı vardır. Önce komşuya teklif edilmesi gerekir. Hz. Peygamber: “ Komşu (bitişiğindeki malı satın almada) öncelik hakkına sahiptir” buyurmuştur.

Hz. Peygamber buyuruyor ki: “Kendisinin iyi mi, kötü mü olduğunu anlamak isteyen kimse, salih komşularının kendisi hakkında ne dediklerini öğrensin! “iyi” diyorlarsa, Allah indinde iyi olduğunu anlasın!”

İyi komşu olmak sabır ister, anlayış ister, fedakarlık ister, paylaşmak ister…

Hurşit EKİNCİ