İnsanların eğitime bakışı, eğitimden beklentisi, eğitimin süresi, eğitimin kapsamı, eğitimin içeriği, eğitimin amacı, eğitimin alanları, eğitimin mekânları, eğitim ortamı, eğitim araç- gereçleri, eğitimin hedefleri… çoğunlukla farklı olmuştur.
Anne ve babalar, çocuklarının sınavlarda başarılı olmalarını, popülaritesi yüksek okullarda okumalarını, toplumda itibarı ve getirisi yüksek mesleklere ve makamlara sahip olmalarını isterler.
Hayalleri ve hedefleri olan öğrenciler; sınavlarda başarılı olmayı, hayallerindeki okulda istedikleri bölümde okumayı ve hedeflerindeki mesleğe sahip olmayı isterler.
Öğretmenlerin çoğunluğu, derse girer müfredatta belirlenen konuyu anlatır ve dersten çıkar. Öncelikli hedefleri sorunsuz bir eğitim ve öğretim yılı geçirmektir.
Yöneticilerin birçoğu, “ sorun getirmeyin de ne yaparsanız yapın” anlayışındadır. Risk almayı yeni projeler ve çalışma yapmayı sudan bahanelerle istemezler.
Bazı öğrenciler dersi sabote eder. Öğretmen müdahale ettiğinde; veli meselenin iç yüzünü öğrenmeden ( tek haber kaynağı öğrencisi olduğu için) okulu basmaya kalkar. İlgili makamlara şikâyet dilekçeleri verilmeye başlanır. Bir de doktordan rapor aldıysa işi savcılığa kadar götürür… Olay medyaya yansıdı ise vay o öğretmenin haline. Kimse olayın iç yüzünü, öğretmenin psikolojisini ve öğretmenin öğrenciler nazarındaki yerini düşünmez… Hakkında soruşturma açılan öğretmenden verimlilik beklemek hayal olur.
Bilgi güçtür. Bilgi insanların hayat damarında akan kan gibidir. Bilgi her elde edilişte yeniden doğar. Bilginin, bilgi edinmenin, bilgiyi kullanmanın öğretildiği okullar ayrıcalıklı mekânlar, bilgiyi öğreten öğretmenler kısmen de olsa özel statüde, saygın ve ayrıcalıklı elemanlar olmalıdır.
Eğitimin neferleri olan öğretmenler hem korunmalı, hem statüleri yükseltilmeli hem de kendilerini yenilemelerine ve derslerini sorunsuz ve verimli işleyeceği ortamlar ve imkânlar sağlanmalıdır. Öğrencinin dersi sabote etmesine, öğretmenin onuru ile oynanmasına müsaade edilmemelidir. Gerekirse öğrenci disiplin yönetmeliği değiştirilmelidir.
Çocuklarımıza ihtiyacı olan, zihnen ( akademik ), bedenen (spor) ve ruhen eğitim verilmelidir.
Öğrencilerimizi, düşünen, araştıran, sorgulayan, bilgiyi elde etmesini bilen, kaliteli okuyan, kaliteli soru sorabilen, kendisini ifade edebilen, teknolojiyi kullanabilen, yetenek ve ilgi alanlarına göre eğitim almış, en az bir dil bilen bireyler olarak yetiştirmeliyiz.
Öğretmenin görevi; sadece sınıfta öğrenciye dersi anlatmak değil, öğrenciye rehberlik etmek, öğrenciye dersi sevdirmek, beraber aynı hedefe yürümek, bilgi edinme, bilgiye ulaşma, bilgiyi kullanma yollarını öğretmek olmalıdır.
Öğretmen bilgisiyle, bilgi aktarımıyla, kendisini yenilemesi, kişiliği, davranışları, ilkeli olması ile öğrenci için bir model kişi olmalıdır. Öğrenci öğretmenini severse dersini de sever.
Dünyadaki eğitim sistemlerine baktığımızda, öğrencilere ezbercilikten çok; yaparak, yaşayarak öğrenmek, bilgiden bilgi üretmek, bilgiden katma değer üretmek, hayatı kolaylaştıracak bilgilere öncelik vermek, bilgiyi günlük yaşamda uygulamak öğretilmektedir.
İnsanlar yediği yiyeceğin ambalajını sokağa atıyorsa, piknik yaptığı alanı temizlemeden çöpleri ile bırakıyorsa, yediği çekirdeğin kabuğunu yere atıyorsa, nezaket kurallarını uygulamıyorsa, yardıma ihtiyacı olan insanlara aldırmadan yanlarından geçip gidiyorsa… nerede hata yaptık diye eğitim sisteminin sorgulanması gerekir.
Öğretmen öğrenciye eleştirel düşünmeyi öğretmelidir. Öğrenci gerektiğinde edindiği bilgiyi sorgulamalıdır. Toptancı olmamalıdır. “ Falan diyorsa hepsi doğrudur. Falan diyorsa hepsi de yanlıştır” düşüncesinde olmamalıdır. Gerektiğinde konuyu birkaç kaynaktan ve uzmanından öğrenmeye çalışmalıdır. Öğrenci kesin doğru kabul ettiği bilgilerde bile esnek olmalı. Doğru kabul ettiği bilgilerde bile yanlışlık veya hata olabileceğini düşünmelidir.
Öğrenciler yeteneklerine, ilgi alanlarına ve becerilerine göre yönlendirilmelidir. Her öğrenci derslerinin yanında yetenek ve ilgisine göre, sporun, sanatın veya müziğin bir alanında ilave eğitim alıp o alandaki yeteneğini geliştirmelidir.
Eğitim sistemi ezberciliğe dayalı olduğu için: En iyi öğrenci, sınavlarda başarılı olan ve yüksek puan alan öğrenci olarak görülür. Yapılan araştırmalar, üniversiteleri üstün başarı ile bitiren birçok öğrencinin hayatta aynı başarıyı gösteremediklerini ortaya koymuştur.
Kişinin hayatta başarılı olabilmesi için; tek başına diploma veya meslek sahibi olması yeterli değildir. O kişinin duygularının da eğitilmesi ve olumlu davranışlar kazandırılması gerekir. Dürüst, sebatlı, sabırlı, hoşgörülü, affedici, paylaşımcı, saygılı, adaletli, güvenilir… olarak yetiştirilmelidir.
Çocuklarımıza akademik eğitimin yanında duygusal zekâ eğitimi ve değerlerimizin öğretildiği karakter eğitimi de verilmelidir.
İnsanların toplum içerisindeki değerini; davranışları ve insanlarla iletişimi belirler. Öfkeli, sabırsız, kavgacı, bencil, kıskanç, cimri… insan, hayatta önemli sorunlarla karşılaşır.
Eğitim, çağın ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun olarak sürekli yenilenmelidir. İnsanların eğitim ihtiyacı, yaşa, yeteneklerine, zamana ve şartlara göre değişiklikler gösterebilir. Eğitim sadece okul sürecini değil, doğumla başlayıp ölümle neticelenen bir hayatın tamamını kapsamalıdır. Eğitim hayat boyu devam etmelidir.
Çocuklar, konuşma, yeme, içme, paylaşma, nezaket kuralları, ev işleri, sorumluluk, sevgi, saygı, dürüstlük, sorumluluk… gibi temel alışkanlıkları ailede öğrenir.
Aile, çocuğa temel eğitimin verildiği; faydalı bilgilerin, olumlu davranışların ve becerilerin kazandırıldığı, aile bireylerinin kendini ifade edebildiği, hayatın ve sevginin paylaşıldığı yer olmalıdır.
Çocuklar anne ve babayı model alırlar. Yeni doğan çocukların hafızası beyaz bir kâğıt gibi boştur. Ne yazarsan onu okursun veya boş bir kaset gibidir, neyi kaydedersen onu dinlersin. Anne ve babalar nasıl bir çocuk yetiştirmek istiyorlarsa kendileri o şekilde rol model olmalı. Anne ve babalar aile eğitimi almalı. Çocuklarının yeteneklerini, ilgi alanlarını, zayıf ve güçlü yönlerini bilmeli.
Anne ve babalar; çocuğa hangi yaşta nasıl davranılması, hangi alışkanlıkların kazandırılması, çocukla nasıl iletişim kurulması, çocukların her türlü olumsuzluklardan ( kötü arkadaş ve teknoloji bağımlılığı gibi) korunması… gibi ihtiyaç duyulan konuları öğrenmelidir. Evde belirli bir düzen olmalı, aile saatleri yapılmalı, çocuğa kitap okuma sevdirilmeli, kendini ifade edebilme ve özgüven kazandırılmalıdır.
Anneler ve babalar! Çocuklarımız renkleri, sayıları, şekilleri, okumayı, matematiği… nasıl olsa öğrenecekler. Çocuklarımıza sabretmeyi, beklemeyi, sebat etmeyi, başkalarına saygı duymayı, azla yetinmeyi, hakkı olmayan bir şeyi almamayı, yalan söylememeyi, başkalarının hata ve kusurlarını araştırmamayı, eli ve dili ile başkalarına zarar vermemeyi, kendisi için istediğini başkası için de istemesi gerektiğini, paylaşmayı… öğretmeli ve yaşam biçimi haline getirmelerini sağlamalıyız.
Ailede verilecek eğitimin temeli güzel ahlak olmalıdır. Çocuklara peygamber kıssaları ve güzel hikâyeler anlatılmalıdır. Çocuğun iyi bir çevrede – olumlu ortamda- yaşamasına ve iyi arkadaş edinmesine özen gösterilmelidir. Olumsuz davranışların olduğu, kötü örnek insanların olduğu bir çevre çocuk üzerinde olumsuz etki yapar.
Okullarımızdaki çok amaçlı salonlar daha aktif olarak kullanılmalıdır. Okula her hafta, alanında uzman bir kişi konuşmacı olarak getirtilebilir. Tecrübelerimden biliyorum ki; velileri salonlara getirmek zordur. Velilerin katıldığı her seminer veya toplantı için çocuğa sosyal etkinlik puanı verilirse, bu puan öğrenci için not olarak değerlendirilirse veli okula gelir. Hem katılım fazla olur, hem de belirlenen konularda veli eğitilmiş olur. Velinin çocuğun eğitimi ile ilgili konularda kurslara veya seminerlere alınması evde nitelikli bir eğitimcinin olması anlamına gelir. Eğitimin bir parçası olarak evde çocuklarla neler yapılması, onlara karşı nasıl davranılması, çocuk eğitimi ile ilgili olarak veliler bilgilendirilmelidir.
Hayatta öyle anlar olur ki, diploma, makam, mevki, statü veya para işe yaramaz. Bazen sorunları tatlı dil, güler yüz, sabır, arzuları frenleyecek güçlü bir irade, sağlam bir kişilik ve öz güven çözer.
Çocuklarımıza kul hakkını, ana baba hakkını, yaşlılara, büyüklere hizmet etmeyi, komşu hakkını, iyiyi ve kötüyü, günahı ve sevabı… kısaca değerlerimizi öğretmeliyiz.
İhtiyacımız olan bilgiyi öğrenmeyi, öğrendiklerimizi uygulamayı ibadet olarak kabul etmedikçe, değerlerimizi içselleştirmedikçe istenilen başarıyı yakalamak ve belirlenen hedeflere ulaşmak mümkün değildir.
Hurşit Ekinci
Eğitim Uzmanı