Aile Nedir?

0
5748

Aile, Türk Dil Kurumunun tanımına göre: Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birliktir.

Anne, baba ve çocuklardan oluşan aileye “çekirdek aile” denir. Anne, baba, dede, nine,  kızlar, oğullar, gelinler, damatlar, hala, teyze, amca, dayı ve torunlardan oluşan aileye “geniş aile” denir.

Aile, temeli karşılıklı sevgi, saygı, fedakârlık, hoşgörü, paylaşım ve merhamet üzerine kurulmuş; eşlerin birbirlerini  “Allah’ın emaneti “ olarak gördüğü ve kabul ettiği bir yuvadır.

Kişi “Allah’ın emaneti “ olduğunu bildiği eşini üzebilir mi? Onu kırabilir mi? Ona gözü gibi bakması gerekmez mi?

Aile, sevinçlerin, üzüntülerin, sıkıntıların ve acıların birlikte paylaşıldığı, birlikte ağlanıp, birlikte gülündüğü yerdir.

Aile, aileye yeni katılacak olan çocuğun doğmasının heyecanla ve mutlulukla beklendiği yerdir.

Aile, çocuk doğduğunda, sevinildiği, eşe dosta müjdelerin verildiği kurbanların kesildiği yerdir.

Aile, çocuk hasta olduğunda sabaha kadar uyunmayıp anne ve babanın başında beklediği yerdir.

Aile, helalinden kazanmanın ve helal lokma yemenin bilincinde olunduğu yerdir.

Aile, ilk eğitimin verildiği, çocuğun yürüme, konuşma, yeme, içme, giyme gibi temel becerilerini öğrendiği, davranışlarını, alışkanlıklarını, adetlerini, geleneklerini, duygularını, düşüncelerini,  dini inançlarını ve ibadet alışkanlıklarını kazandığı, iyinin ve kötünün, helalin, haramın ne olduğunu öğrendiği, özgüven ve sorumluluk duygusunun geliştiği yerdir.

Aile, çocuğun sevgi, saygı, hoşgörü, doğruluk, kanaatkârlık, paylaşım, yardımlaşma, görgü ve nezaket kuralları, düzenli olma,  sabır, vatanseverlik… gibi değerlerin öğretildiği yerdir.

Aile, aile bireylerinin birbirlerini dinlediği, anladığı, aralarında istişarelerin yapıldığı, aile bireylerinin kendilerini ifade edebildiği, güzel iletişimlerin olduğu yerdir.

Aile, aile bireylerinin uymak zorunda olduğu birtakım kuralların ( yatma, kalkma, yemek yeme, televizyon izleme, bilgisayar kullanma zamanı, nezaket ve görgü kuralları, temizlik kuralları, davranış kuralları, yardımlaşma, paylaşma,  aile saati… vb. )  olduğu yerdir.

Aile, aile saatlerinin yapıldığı, kitapların okunduğu, oyunların oynandığı, hoşça vakitlerin geçirildiği, çocukların bedenen, zihnen, ruhen ve ahlaken eğitildiği yerdir.

Aile, çocuklar için; iyi eğitim alma, iyi bir meslek sahibi olmanın yanında “iyi insan olma”  nın hedef haline getirildiği yerdir.

Aile, çocuğun yetişme ve hayata atılma süresince ihtiyaçlarının tespit edildiği, her türlü yardımın, rehberliğin ve fedakârlığın yapıldığı, hayatın paylaşıldığı yerdir.

Aile, bireylerinin her türlü tehlikelere ve kötülüklere karşı sığındığı, korunduğu, dayanışmanın olduğu, güven duygusunun  duyulduğu yerdir.

Aile, anne ve babanın bir nevi “çoban” kabul edildiği, aile bireylerinden; onların yaptıklarından, onların iyi bir insan olması için iyi bir eğitim almasından sorumlu olunduğu yerdir.

Aile, anne ve babaya saygının esas alındığı, onlara öf bile denilmediği yerdir.

Aile, bireyleri evlenip evden ayrılsalar bile; Bayramlarda, düğünlerde, cenazelerde, özel günlerde sık sık bir araya gelindiği, yaşlıların unutulmadığı, önemsendiği, değer verildiği yerdir.

Aile, bireylerinin iyi ve güzel işler yaptığı, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye ettikleri yerdir.

Aile, bireyleri bir binanın tuğlaları gibi olan ve bir birlerine sevgi harcı ile bağlı olunan yerdir.

Aile, çocukların hayata hazırlandığı, şefkat ve merhametin olduğu eğitim merkezidir.

Maalesef günümüzdeki ailelerin birçoğu yukarıdaki özellikleri taşımamakta ve değişik sorunlarla uğraşmaktadır:

Yeni evlenip aile kuran eşlerin birçoğu “aile ve çocuk eğitimi” konusunda bilgi ve tecrübe sahibi değil. Baba çalışmak için işe gidiyor. Anne çocuğun üstünü giydiriyor, karnını doyuruyor, televizyonun veya bilgisayarın başına film seyretmesi için bırakıyor… Bazı anneler çocuğunu kendi haline, oyuncakları ile baş başa bırakıp dizisini seyrediyor. Anne ve baba o filmlerin çocuğa verdiği zararın farkında bile değil.

Ya çocuğun her dediği yapılarak çocuk şımarık, bencil olarak yetiştiriliyor. Ya da çocuk adına her kararı anne ve baba verdiği için kararsız, korkak, kendine güveni olmayan pısırık bir çocuk yetişiyor.

Bazı anne ve babalar çalıştıkları ve kariyer peşine oldukları için, çocuklarına en güzel elbiseler ve oyuncaklar alıyorlar, özel okullarda okutuyorlar. Ailede çocukla ilgilenilmiyor. Çocuk anne ve baba sevgisinden mahrum büyüyor. Ailede yemeğini yiyen kendi odasına çekiliyor…

Ailede sevgiden uzak yetişen, anne ve baba tarafından sözlü ya da fiili şiddet gören çocukların çoğu sorunlu olmaya başlıyor. Sevgiden, aile disiplininden uzak yetişen ve takip edilmeyen çocuk,  kötü arkadaşlar edinmeye başlıyor. Zamanla şiddete, alkole veya uyuşturucuya başlayabiliyor.

Toplumda anne ve babasına zarar veren çocukların haberleri çoğalmaya başladı…

Çocuklarına sadece iyi okulları kazanıp oralarda okumayı, iyi meslek sahibi olmayı, hayatta makam ve para kazanmayı hedef olarak koyan anne ve babalar; çocuklarına güzel ahlakı, anne ve baba hakkını… Kısaca “iyi insan” olmayı hedef olarak koymayan anne ve babalar yaşlandıklarında hatalarını anlarlar.

Ailede ahlaken iyi yetişmemiş çocukların çoğu meslek sahibi olduktan ve evlendikten sonra çoğunlukla aileden koparlar. Kendileri için hayatlarını feda eden anne ve babalarını unuturlar.

Çözüm: Tahsilleri ne olursa olsun anne ve babanın “ aile ve çocuk eğitimi” konusunda yeterli bilgiye sahip olmaları gerekir. Anne ve baba hangi yaşta çocuğun gelişim özelliklerinin neler olduğunu, çocuğa karşı nasıl davranılması gerektiğini, ailede annenin, babanın ve çocukların görev ve sorumluluklarını bilmeleri gerekir.

Aile müessesesi ne kadar iyi olursa orada yetişen çocuklarda özgüveni olan, bedenen, ruhen, zihnen ve ahlaken yeterli eğitimi almış olur ve hayatta başarılı olurlar.

Aile denince akla anne ve baba gelir.  Gençken annemin bazı konulardaki hassasiyetine bir anlam veremezdim.  O zaman annem bize:  “Sizlerde anne ve baba olunca bizleri anlarsınız” derdi. Ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum.

Gecenin yarısında çocuk ağlamaya başlar. Baba, “sustur şunu” diye bağırır. Anne o tatlı uykusundan kalkar, çocuğun altını değiştirir, karnını doyurur, uyutur, sonra kendisi uyur. Bu fedakârlığı ancak anneler yapabilir.

Anne ve baba var olduğu sürece aile devam eder.

Gençken aile fertleri için her türlü fedakârlığı yapan anne ve babanın yaşlandığında; ilgiye, sevgiye, önemsenmeye, unutulmamaya ve değer verilmeye ihtiyaçları vardır.

Yıllar önce Günaydın gazetesinde yayımlanan ve Amerika’daki bir huzurevi müdürü ile yapılan söyleşiyi hala unutmam: Huzur evi müdiresi, “ Dünyadaki en ideal aile sistemi Türkiye de. Bizim ülkemizde insanlar yaşlanıp emekli olduğu zaman, ekonomik getirisi bittiği için ailede yük olarak görülmeye başlar ve çoğunlukla huzurevine bırakılır. Türkiye de ise insan yaşlandıkça aile üzerindeki otoritesi ve saygınlığı artar. Çünkü yaşlı olan insanın lüks bir ortamdan çok;  daha çok ilgiye, şefkate, önemsenmeye, unutulmamaya ve değer verilmeye ihtiyacı vardır. “ diyor.

Özellikle ailede sevgi, fedakârlık ve merhametin sembolü anneleri anlatmaya bazen kelimeler yeterli olmaz.

Yıllar önce Çanakkale de yedek subay olarak askerlik görevimi yapıyordum. Bayram dolayısıyla izin alarak memleketime gittim. Geleceğimden kimsenin haberi yoktu. Bir bayram sabahı kapının zilini çaldım. Kapıyı annem açtı. Beni görünce dondu kaldı. Boynuma sarıldı, ağlamaya başladı. Sevincinden ne yapacağını şaşırmıştı. “Oğlum şunu seversin, şunu mu yapayım, yoksa bunumu yapayım… “ Annemin sevincine ve mutluluğuna diyecek yoktu… Anne olmayan anneleri anlamaz.

Hz. Peygamber:  “Cennet annelerin ayakları altındadır.” , “ Anne ve babanın evladına duası peygamberlerin ümmetine duası gibidir.”, “ Anne ve babanın duası ile Allah’ın arasında perde yoktur. Anne ve babanın bedduasından sakının “ buyurmuştur.

Hayatta anne ve babanın hayır duasını almak ve onların rızasını kazanmak önceliklerimizden olmalıdır. Küçükken bizlerin onların sevgi, şefkat ve merhametine ihtiyacımız olduğu gibi onlar yaşlandığında da onların bizim yardımımıza ihtiyaçları vardır.

Yaşlanınca ve evde yalnız kaldıklarında gözleri ufukta, kulakları telefon ve kapı zilinde olur. Babalar çaktırmasa da annelerden daha çok gözleri yollarda kalır.

Baba evin direği, anne evin avizesidir. Baba ölünce aile binası yıkılır, anne ölünce aile binası karanlığa gömülür.

Hurşit EKİNCİ