Çocuk Eğitiminde Doğum Öncesi Dönem: Mutlu Aile Nasıl Olunur

0
1837

Çocuğun eğitim süreci, çocuk doğmadan önce başlar. Çocuğun yetişeceği aile ortamı, anne ve baba ne kadar iyi olursa çocukta o kadar iyi olur. Ailede çocuğun eğitimine ne kadar önem verilirse çocukta o kadar bilgili, karakterli, kişilikli, becerikli, öz güveni yüksek, donanımlı ve başarılı olur.

Aile, temeli karşılıklı sevgi, saygı, fedakarlık, hoşgörü, paylaşım ve merhamet üzerine kurulmuş; eşlerin birbirlerini  “Allah’ın emaneti “ olarak gördüğü ve kabul ettiği bir yuva olmalıdır.

Evlilik ile aile müessesesi kurulur. İnsanlar evleneceği kişiyi seçmede gerekli özeni ve hassasiyeti göstermelidir. Eş seçiminde; fiziki güzellik, tahsil, statü ve maddi imkânlara sahip olmak birinci öncelik olmamalıdır. Evlenecek kişiler birbirlerinin karakterlerini, huylarını, yeteneklerini, becerilerini, zayıf ve güçlü yönlerini, nasıl bir yaşam tarzı istediklerini ve hayattan ne beklediklerini bilmelidirler.

“İnsanın güzelliği çiçeğe benzer, solar gider. Ahlakın güzelliği şafağa benzer, her gün yeniden doğar”  (Atasözü)

“ İyi çocuk” iyi aile ortamında yetişir. Çocuklar temel bilgi, davranış, inanç, ibadet ve alışkanlıklarını ailede öğrenir ve içselleştirir.  Anne ve baba aile eğitimi, çocuk eğitimi, iletişim gibi ihtiyaç duyulan konularda ne kadar bilgili olursa, bu bilgiler içselleştirilip ne kadar uygulanırsa  aile ortamı da o kadar iyi olur.

Aile ortamı ve  aile bireyleri ne kadar donanımlı ve iyi olursa,  iyi aile ortamında yetişen çocuklarda özgüveni yüksek, bedenen, ruhen, zihnen (aklen) ve ahlaken iyi bir eğitimi almış olur ve hayatta başarılı olurlar.

Karı kocanın anlaşamadığı, karşılıklı güvenin ve saygının olmadığı,  kavgaların, şiddetin ve huzursuzluğun olduğu bir ortamda sağlıklı çocuk yetişmez. Sorunlu çocuklar sorunlu ortamlarda yetişir.

Bir insanın işi, makamı, statüsü, maddi imkanları ne kadar iyi olursa olsun; evinde mutlu değilse, sürekli kavga ve huzursuz bir aile ortamı varsa, kendisine değer verilmiyorsa, insan karamsar olur, hayattan zevk almaz, gözünde hiçbir şeyin değeri kalmaz, yaşama amacı biter. Ev aile olmaktan çıkar, insanların barındığı bir mekana dönüşür. Evinde mutlu olmayan insanlar mutluluğu başka yerlerde aramaya başlar, evine gitmek istemez.  “  Eve varınca evde yine tartışma, kavga ve huzursuzluklar başlayacak…” diye düşünür. O huzursuz ortama istemeyerek gider.

Bir insanın işleri, maddi durumu, statüsü ne kadar kötü olursa olsun; onu seven, onu anlayan, onu dinleyen, ona değer veren, dertlerini paylaşan bir eşi varsa evine gitmek için can atar. Bilir ki evinde kendisini anlayacak, kendisini dinleyecek, dertlerini, sevinç ve üzüntülerini paylaşacak bir eşi vardır.

Aile, hayatın merkezi, huzurun, güvenin, mutluluğun, sevginin, paylaşımın olduğu, bireylerin birbirlerini dinlediği, anladığı, sorumluluklarını bildiği, herkesin kendini ifade edebildiği, sorunların istişare edildiği, kararların ortak alındığı, kuralların olduğu yer olmalıdır.

Peygamberimizin en sevdiği hanımı neden Hz. Hatice idi, hiç düşündünüz mü? Yaşça peygamberimizden daha büyük, üstelik dul bir kadın idi. Peygamberimiz onun vefatına kadar ikinci bir evlilik yapmadı.

Peygamberimiz Hz. Hatice’nin vefatından sonra eşi Hz. Ayşe’nin yanında iken bir kadın içeriye girmek için izin ister. Gelen Hz. Hatice’nin kız kardeşi Hz. Hale’dir. Peygamberimiz Hz. Hale’nin sesini duyunca ürperir, “ sanki Hatice dirilip te geri geldi zannettim” diyecektir.

Hz. Ayşe, Peygamberimizin Hz. Hatice’ye olan sevgisine karşı, “ ya Resulallah onu niçin bu kadar çok seviyorsunuz, O’nun bizden farkı ne? Diye sorar. Peygamberimiz, “ Ya Ayşe herkes beni yalanlarken o bana inandı. Herkes beni terk ederken o benim yanımda idi. İnsanlar bana düşman olduğunda o bana dost oldu. Zor zamanlarımda yanımda idi… der.

Hz. Hatice’nin bir eş olarak onun derdini paylaşması, onu dinlemesi, onu anlaması, ona yardım etmesi, onun için fedakarlıklarda bulunması… Peygamberimizin gönlünde haklı olarak unutulmaz bir sevgiye sahip olmasını sağlamıştır.

Gerçek sevgi insanın yaptığı davranışların, fedakarlığın karşıya yansıması ile oluşur. Günümüz çiftlerinin peygamberimiz ile Hz. Hatice’nin evliliklerinden alacağı çok dersler vardır.

Ailede huzur ve mutluluğun olması için; eşler birbirlerini dinlemeli, anlamalı, sorunları paylaşmalı, hedefe birlikte yürümelidirler. Yapılacak işlere birlikte karar vermeli. Bir iş yapılacaksa neden yapılması gerektiği, önceliği, yapılmayacaksa neden yapılmaması gerektiğine birlikte karar verilmelidir.

Güç bende benim dediğim olacak demek yanlıştır. İnsanları susturmak kolaydır, ancak insanların gönlünde yer etmek zordur.

İnsan sağlığının en büyük düşmanı sıkıntı ve strestir. Mutlu olmak koruyucu hekimliktir, insanı sağlıklı kılar.

Eşler bir bedenin iki parçası gibi olmalı, eşi ile ilgili bir şey yapacağında veya söyleyeceğinde kendisini onun yerine koymalıdır. Eşler birbirlerine güzel sözler söylemeli, iltifatlar etmelidir. Eşler birbirinin hangi sözlerden veya davranışlardan hoşlandığını veya hoşlanmadığını bilmeli ve ona göre davranmalıdır.

Eşler birbirlerine karşı olumsuz söz ve davranışlarda bulunmamalı, birbirlerinin hatasını araştırmamalı, öfkelenmemeli, olumsuz bir durum varsa sebebi sorulmalıdır. Eşlerden birinin olumsuz konuştuğu veya davrandığı durumlarda hemen olumsuz tepki verilmeyip o kişinin içinde bulunduğu psikolojik durum ve nedenleri düşünülmelidir. Eşlerden biri kızdığında olumsuz cevap verme ve suçlama yerine susulmalı ve  karşılıklı olarak rahatça konuşulabileceği  ortam beklenmelidir.

Eşlere söylenecek kötü söz, alaya alma, lakap takma, küçümseme gibi davranışlar geleceğe bırakılan olumsuz miraslardır. Söylenilen her olumsuz söz toprağa atılan bir tohum gibidir, bir gün karşınıza çıkar.

“ Erdemli insan kendi hata ve kusurlarını aramadan başkalarının hata ve kusurlarını aramaya vakit bulamayandır.”

Kadınlarla erkeklerin, ruhsal durumları, mutlu olduğu şeyler, hayata bakış açıları, hayattan beklentileri farklıdır. Kadınlar genellikle güzel bir sözlerden, değer verilmekten,  hediyeden hoşlanırlar. Eşyaya bakış açıları farklıdır. “ El alem ne der” den  fazla etkilenirler.

Bazı erkekler için duygusal sözlerden çok, araba, maç… daha önemlidir.

Eşler birbirlerinin nasıl mutlu olacaklarını, hassasiyetlerini  bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Kadın eşinden bir şey almasını veya getirmesini istese, eş eve geldiğinde kendisinden istenilen şeyi unutmuş olsa, eş “ sen zaten böylesin, düğünde de şunu yapmıştın, falan zaman da şunu yapmıştın…”  diye suçlamamalı. Siz onu suçlarsanız oda sizi suçlar. ” Falan zamanda sen de şöyle yapmıştı, sende şöylesin…” der.  Eşinizi suçlama yerine suçlandırıcı dil kullanın:  “ Demek ki beni hiç sevmiyorsun, beni sevse idin, yanında birazcık değerim olsaydı unutmazdın… “ deyin. İnanın o eş kendini suçlar, bir daha aynı hatayı yapmaz.

Eşler aile sırlarını başkaları ile zorunluluk olmadıkça paylaşmamalı. Eşlerden biri eşini başkalarına kötülememeli, eşi hakkında konuşması gerekiyorsa güzel sözler söylemelidir.

“Düşmanınızın dost olmasını istiyorsanız onun hakkında güzel konuşun, birileri o sözü ona iletir. İnsan iltifatın kölesidir” ( Mevlana)

Eşler çocukları yanında güzel söz ve olumlu davranışlar sergilemeli. Taraflardan biri çocukların yanında yanlış davransa bile, çocukların yanında eş kötülenmemeli, karşılıklı tartışma olmamalı. “ Babanız böyle yapmazdı, o iyi bir insan ancak,  belli ki bir şeylere kızmış yada üzülmüş olabilir….  onu anlamalı ve ona destek olmalıyız…” denmeli.

Evlerdeki huzursuzlukların en büyük nedenlerinden biri de ekonomik sebeplerdir. Yeni moda diye eşyalar yenilenmek ister. Moda diye hiç ihtiyaç yokken yeni eşyalar almak için borçlanılmamalıdır. İhtiyaç olmadığı halde, sırf yeni modeli  çıktı diye pahalı telefonlar, mobilyalar, eşyalar alınmamalı. “Falanın var da bizim niye yok” anlayışı  olmamalıdır.

Aile bütçesini eşler ortak yapılmalıdır. Aile bütçesine göre harcama yapılmalı, gelirin bir kısmı gelecekteki muhtemel kara günler için tasarruf edilmelidir.

Mutluluk ve huzur insanların hayatta en fazla sahip olması gereken en önemli şeylerdendir. Dünyanın en güzel yeri kişinin mutlu olduğu yerdir. Mutlu olmak çoğu zaman kişinin kendi elindedir. İnsan bardağın dolu tarafına bakarsa, her şeyde bir güzellik veya olumlu bir taraf ararsa, hayata pozitif bakarsa… mutlu olur.

Mutluluğa ulaşmak sevgi ister, saygı ister, emek ister, hoşgörü ister, paylaşmak ister, fedakarlık ister, yardımlaşmak ister, sabır ister.

Hurşit Ekinci

Eğitim Uzmanı

Hurşit EHKİNCİ

Eğitim Uzmanı